Adalet; toplumların huzurla, barışla, güvenli ve haksızlığa uğramasını engellemek için sağlanması gereken evrensel hukuk silsilesidir. Kişiden kişiye, toplumdan topluma, fikirden fikire, inançtan inanca, ırktan ırka, milliyetten milliyete, partiden partiye, ideolojiden ideolojiye değişim göstermez, göstermemeli, göstermesine müsaade edilmemeli. Toplumların adil şartlarda yaşamaları, eşitlik ilkesinin vukuu bulması ancak adaleti sağlamakla mümkün olur. Adalette eşitlik vardır. Ama eşitlikte adalet yoktur. Dünya genelindeki adalet kavramları tam manasıyla tezahür etmemekte ve adaletin ekonomik şartlarda değişim gösterdiği bir dünya düzeni ile karşı karşıyayız.
Zenginin haksız olmasına rağmen haklı olarak yargılandığı bir yargı sisteminde, insanlığa ve adalete hizmet etmesi beklenmemeli. Aynı şekilde ezilmiş, hor görülmüş, fakir veya düşkünlerin haklı olmasına rağmen potansiyel suçlu olarak görülüp haksız olarak görülmesi yargı sistemlerin çöküşü olarak değerlendirilmelidir. Bir çoğumuzun çevresinde insanların bu tür uygulamalara maruz kaldığı görülmektedir. Suçlular, suçu sabit görüldüğünde elbette ki kanunlar çerçevesinde yargılanmalı ve kanunların verdiği hüküm gereği gereken cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.
Ancak asıl mesele suçluların cezası verilirken ne kadar haklı veya ne kadar masum olduğuna değil de siyasal görüşüne, etnik kökenine, inançsal fikrine, toplumsal değerlerine bakılması gerçek adaletin sağlanmasına engel olmaktadır. Adaletin tecelli etmesi tamamen bağımsız olmalı. Toplumsal farklılıklara, kişisel veya toplumsal değerlere bağlı kesinlikle olmamalıdır. Suçlunun bir siyasi harekete veya düşünceye sahip olması, gönül vermesi, o harekete hizmet etmesi suçunun hafifletmesi için bir sebep değildir, olmamalı. Aynı şekilde suçsuz birinin de bu değerlere sahip olması onun suçlu olmasına sebep olmamalı. Suçlanmamalı. Ceza verilmemeli.
Adalet terazisi herkese eşit şekilde tartmalı. Herkesin hakkını teslim etmeli. Adalet terazisine hile karışıtırılmamalı. Bir tarafın herhangi bir değeri onun tartısında ağırlık olmamalı. Sahip olduğu dünyevi görüşler ya da ekonomik şartlar, ağırlığın dengesinde herhangi bir etki etmemeli, etmesine müsaade edilmemeli. Ancak bu şekilde terazi gerçek manada hakkı yerine ulaştırır. İnsan hakları evrensel beyannamesinde kabul görülen haklar, hiç bir inanç, ırk, dil, din ve mezhep ayrımı gözetmeksizin her birey için geçerlidir. Her birey bu haklara ulaşmalı, ve bu haklar nezdinde yargılanmalıdır. Aksi takdirde adalet kavramı bir kelimeden öteye gidemez.
Adaletin sağlanması, evrensel barışa, evrensel kardeşliğe, evrensel sevgiye, hoşgörüye, evrensel insan haklarına ve evrensel huzura adım atar. Bu kavramların gerçeğe dönüşmesine vesile olur. Hz. Ali ne demişti. '' Devletin Dini Adalettir. Çünkü adaletin olmadığı yerde dinin hükmü yoktur. Adil bir dünyaya ulaşmak dileğiyle. Sevgi ile kalın.