Okunan bir sela gibi cenazesini kaldırmayı dahi senle olan hukukumuzun mütevazılığinde kalsın diye senin gözlerinde yama olmaya çalışırım.
Sen düşkünler yurdunda kendince bir olur ararken; ben kendime yeni yerin tenhalığına nasıl varılacağına dair yürek yorardım.
Bir vuruş vardı sinemin tam ortasında gözlerimden ateş fışkıran tarzda dudaklarım kratere döner sen eriyişte.
Sen yarattıysan en güzelini yaratırsın diye sana olan güvenimi bir daha tekrarlar olacaklara bir göz kapatmalık bakış daha eklerdim en son gördüğüm tablo ölümsüzleşsin diye bir daha gözlerimi açmadım.
Açarsam bütün iksiri bozulacak diye ödüm kopuyordu dağdan kopan karın önüne kattığıyla oluşacak çığa hazırlıklı değilim diye.
Belki kuş sürüsüyle yerini yurdunu terk ederek başka yurtları aramaya çıkabilir diye her yönüyle, her imkânla ve dahasına olanak bırakmadan yurtlanmaya zemin hazırlıklarımın tümünü devreye koyar bağları güçlendiririm.
Sen gözlerimin içinde saklısın en değmedik duygular gibi gelinin damada ikramından öte bir içselleniş.
Sen gözlerimin içinde bayraksın bir damadın geline bahşedeceği yüreği düzeyinde dalgalanarak dörtnala koşan sörfçü yüzünün tebessümünde yaşamak ister
Sen gözlerimin içinde yüreğime su taşıyan kaynaksın dünyayı yeniden suyla kaplayan ve yeniden yaşam sıfırdan başlasın diye hazırlıkların tümünü yapmış tarzdayım
Bilirim senin kendine sakladığın duyguların icazeti sende ve bana bahş etmek istediğin lütuf olarak görüldüğü sürece kendince tıkanırsın.
Biz neysek oyuz derdim sana ve sen bu gün gerçek yüzün gösterdin, sen zaten oymuşun ve kimseye söylemedin duyguların en tenha anında seni yakalar
Bilinmez bir akşamın ufkunda gibi saklı davranışları sürme kendi kamuflajına sen neysen osun ben neysem oradan sesleniyorum bir tek görmen gereken bir fotoğrafım gökyüzünde asılı.
Çiçeklerle bezenmiş sima niyetine yıldızlarla bezenmiş yüzüm sana amade lakin sen bu amadeliğin neresindesin bir haber, bir jest ve mimiğine ihtiyaç var
Açlıklarımızı nasıl gideririz, tokluklarımızı kiminle paylaşırız ve gidişatın seyri ne tuhaflık ve güzellikleri yaşatır bize göreceğiz.
Biz kendimizi terk etmediğimiz sürece biz neysek oyuz, biz başkasını yaşamaya başlasak bile başkasının da ekosunu bozarız.
Hikâye olmayı becerdiysek artık o hikâye hep var olacak ve var olan hikâyenin neresinde tutarsan tut kendinle karşılaşırsın.
Bazen yüzün asılır hiddetinle dünyaları yeniden kurmaya kalkarsın, var olan savaşların tümünü durdurmaya kalkarsın, yönünü sen tayin edersin ama kendince bir kahraman olursun,
Bazen güleç yüze kesilirsin kimden geldiğini bilmeden asılı güzel bayrağı sallandırırsın görünen otuz iki dişin eşliğinde…
Yaşamak istediğin tabloda anılmak istediğin biçimiyle kendini var et ve sen neysen osun denildiğinde kaşlarını kaldır son bir gülücük fırlatmak için jest ve mimiğinle dişlerini gösterecek kadar emeğin olsun. (SON)