Vekil olmak ya da bir sivil toplum örgütünün başında olmak vesair görevler, kendi çapında bir kurumsallık gerektirir.
Öyle her aklınıza geleni söyleyemezsiniz…
Attığınız her adımı, söylediğiniz her sözü tartarak biçerek hesap ederek yapmanız icap eder.
Ne yazık ki böylesi durumları son zamanlarda Diyarbakır tandanslı siyasetçilerde, oda başkanlığında görüyoruz.
Yangın ile ilgili tartışmaların haddi aşan çıkışları söylemleri öyle bir hal aldı ki sade bir vatandaş olarak utanç içinde izliyorum.
Kendi adıma bunu söylüyorum; zira yazmak da bir had aşma aracına dönüşmemeli?
Bunu belli siyasi parti temsilcilerinde ya da oda temsilcilerinde gördüğüm zaman içim acıyor.
Dedim ya oturup kalkmanızdan, sarf ettiğiniz her söz temsil ettiğiniz insanlar için de bir ölçü olduğu için çok dikkat etmeniz gerekir.
15 cana mal olan yangın ile ilgili yaşananlardan yas evlerinden, meclise uzanan süreçte edilen birçok kelam ve tartışma gelinen seviyenin ne kadar kötü olduğunu bize gösteriyor.
Yaptığınız her yanlış sizi haklı iken haksız duruma düşürebiliyor.
Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz!
Kadın ya da erkek fark etmiyor; vekillerin üslupları temsil ettikleri insanları da etkiliyor.
Yangını, ölen insanları ya da varsa kusur, kabahati öncelemek yerine bu türden söylemlerle kamuoyunun önünde tartışmak en hafif tabirle seviye(siz)liği gösteriyor.
…
Aynı mesele yaş haddinden emekli olan Vali Ali İhsan Su’nun veda mesajına verilen yanıtta da kendini gösterdi maalesef.
Diyarbakır Ticaret Odası’nın Diyarbakır Valisi’ne yönelik, “Hakkımızı helal etmiyoruz, sizi Allah’a havale ediyoruz” başlıklı ve sebeplerin sıralandığı açıklama bir kuruma yakışmayan en hafif tabirle çocukça bir açıklama.
Açıklamadaki sebepler ve o sebeplerin kente yansıması konusunda haklı olabilirsiniz ancak bu türden üslupla yaklaşım ve cevap sizi haklı iken haksız duruma düşürür.
…
Kentte böylesi yöneticiler, siyasetçiler olduktan sonra kentin düşeceği durum bu maalesef.
Kentte artan fuhuş, uyuşturucu, kara para ve envayi türden yolsuzluklarla ve derinleşen yoksullukla mücadele etmek varken, tüm partilerden hem siyasetçilerin hem de sivil toplum örgütlerinin sağır, dilsiz kalması tribünlere oynamak dışında ne anlam ifade ediyor sizce.