Telvin Kardeşlik Özkaya yazdı: Hüzün mü? Mutluluk mu?

Telvin Kardeşlik Özkaya yazdı: Hüzün mü? Mutluluk mu?

Mutlu olmak içinde hüznü barındırır mı, yoksa mutluluk hiç aksilik yaşamamak her şeyin isteklerimize göre şekillenmesi anlamına mı gelir? Biz hangisini arzuluyoruz? Günümüz endüstrisi insanların mutluluğuna mı hizmet ediyor? Mutlu etmeyen şey kötü müdür? Buna benzer sorular çoğaltılabilir ama somut olarak yaşadığımız odur ki insanlar “beni mutlu etmiyor” diyerek yaşadıklarına ve hissettiklerine değer biçmektedir.

Kemal Sayar mutluluk konusunda şöyle der: “Hepimiz ağzımız kulaklarımızda acıdan ağrıdan uzak bir şekilde hayattan bir şey öğrenmeden yaşayıp gidemeyiz. Derdi olan insan olmak ağzı kulaklarında bir insan olmaktan daha iyidir. Derdi olmak dünyada değiştirecek bir şeyi olmak demektir. Ağrıdan acıdan sızıdan vareste olmak mutluluksa şuursuz her varlık kendince mutluluk içindedir.

İnsanın kendi hakikatine sadık olmasını, kendi anlamının peşinde koşmasını ve içsel huzur arayışını mutluluk olarak isimlendirmeliyiz. Mutluluk arayışı, mutluluğun kendisinden daha kıymetlidir. İnsanın kendisini unutma hali, bir akışa gömülme hali, bir kitap okurken bir müzik dinlerken ibadet ederken sevdikleriyle birlikte zaman geçirirken zamanın nasıl aktığını unutma hali mutluluğun temel kriteridir.

Zamanı unuttuğumuz anlar mutluluğu en derin yaşadığımız anlardır. Modern insan sürekli bir dikkat çelici ile yaşıyor ve mutluluğumuzun en büyük hırsızı da bu dikkat çelicilerdir. Ekranlar başta olmak üzere, sürekli bir enformasyon bombardımanına maruz kalmak bizi kendi hakikatimizle baş başa kalma fırsatı vermiyor. İnsanın sessizlik içinde kendini dinleyebildiği zamanları olması lazım, mutluluk biraz da oralarda insana zuhur etmektedir. Herkesin aynı hayat tarzında olması gerektiğini düşünmüyorum. İnsanın sadece kendisi için yaşamasını, başkalarının derdiyle dertlenmemesini, böyle bir mutluluk anlayışını tasvip etmiyorum.”

Dünya salt mutluluklar dünyası değildir, bütün arzuların gerçekleştiği yerin adı cennettir. Burası oyun ve eğlence ile kuşanmış imtihan yeridir. Rabbimizin buyurduğu üzere kimi zaman canlardan, mallardan eksiltilerek korkuyla, açlıkla sınandığımız yerdir. Bu ahvalde her şeyin yolunda gitmesini beklemek safdillik olur.

Acı insanı olgunlaştırır. Zorluklarla baş ettikçe insan güçlenir. Acısız ve dertsiz bir hayat beklemek gerçeklerden kaçmak anlamına gelir. Nasıl ki insan kaslarını kullandıkça vücudu esneklik ve güç kazanıyorsa, insan duyguları da acı çektikçe güçlenir, dayanıklılığı artar ve değer kazanır. Acı ve hüzün insanın hayat akışında durup düşünmesine olanak sağlar. Rabbiyle olan iletişimi yani kulluğu güçlenir. Acıdan huzur ve sekinet doğurur.

Hz. Peygamber (s.a.s)’in mü’min tanımlarından birinde buyurduğu gibi “Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgârla eğilir (fakat yıkılmaz). Rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir; o da belâ ve musibetler sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Kâfir ise sert ve dimdik selvi ağacına benzer ki Allah onu dilediği zaman (bir defada) söküp devirir.” (Buhârî, Tevhîd, 31)

Acıdan mutluluk doğduğunu bu günlerde soykırıma maruz kalan Filistin’li kardeşlerimiz bize yaşayarak gösteriyorlar. Onların kutsal toprakları ve inançları uğruna canları ve mallarını yitirme pahasına gösterdikleri dirayet, acıyla yoğrulmuş coğrafyalarından tüm dünyaya daha güçlü bir yumruk olarak semaya yükseliyor. Hakk yolunda hakikatten vazgeçmeyenlere selam olsun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri