Telvin Kardeşlik Özkaya yazdı: Estetik ve zarafet

Telvin Kardeşlik Özkaya yazdı: Estetik ve zarafet

Zarafet denildiğinde herkesin hissesine düşmeyen ahlaki güzellikler düşünülür. Oysaki bu ahlaki erdem ve beraberinde gelen edep, haya, iffet, nezaket gibi özellikler her Müslümanın sahip olması gereken vasıflardır. Hz. Peygamber (s.a.s)’in belirttiği üzere din, güzel ahlakı tamamlamak içindir. Din ve ahlak bir bütündür, ayrı düşünülemez.

Bedensel ihtiyaçların ruhi ihtiyaçların önüne geçtiği günümüz dünyasında, her şey beş duyu organımıza hizmet eder hale gelmiştir. Yiyilecek yemeğin sadece damak zevkine hitab etmesi değil göze hitab edecek formda olmasının da beklenmesi örneğinde olduğu gibi. Aynı fiziksel özelliklere sahip, saçları, kaşları, burunları, dudakları, giyim tarzları, konuşma şekli, kullandıkları kelimeleri bile biribirine benzeyen fabrika ürünü insanlar görsel dünyanın egemenliğinde sıkışmış bir görüntü arz ediyor. Ciltleri kolajenlerle, vitaminlerle ışıltılı olmalı, yer çekimine inat kırışıklıklar, çizgiler, gözenekler botokslarla, dolgularla pürüzsüz bir görünüm arz etmeli. Ömür sermayelerini, geleceğe dair kaygılarını, maddi kazançlarını bu hegamonyada harcarken ihmal ettikleri gerçeklerle yüzleşmekten kaçarcasına korkar hale gelmiş durumdadırlar. Ölüm çok uzak, yaşlanmak korkuç, güç her zaman bende…

Topraktan gelmiş ve yine toprağa dönecek bir bedene, hem vaktini hem de parasını harcayan bir kimse, kar yağarken evinin önünü temiz tutmaya çalışan gibidir. Onarılmaya çalışılan beden yaşlanır, çirkinleşir ve elbet bir gün güçten düşer. Onca emek verilen fanilikler bir gün yok olup gider. İşte o gün ebediyete bakan ruhi tarafın ihmali geri dönülemez pişmanlıklar yaşamaya sebep olur.

“Ahlaki estetik” olarak tabir edebileceğimiz, edep, hayâ, iffet, zarafet, nezaket, ince düşünce, hassasiyet, mutedil olmak, diğerkâm olmak v.s vakit harcamaya, tüm maddi olanaklarını seferber etmeye değer ruhi güzelliklerdir. Toprak olup gitmeyecek ebedi sermayelerdir. Bir kimseyi “çok güzel biri” olarak tanımlamak mı, yoksa “çok zarif bir insan” olarak tanımlamak daha değerli, daha özenilesidir?

Günümüzün zarif insanlarından biri olan Sadettin Ökten zarafet konusunda şunları söyler: “Zarafet, eylemlerimizde olmazsa olmazdır, vazgeçilmezdir. Eylem deyince çok geniş bir sahayı ifade ediyorum. Bir bakış da eylemdir, sükut da bir eylemdir. Yaptığımız fiziksel hareketler bir eylemdir, zaman zaman unutmak da bir eylemdir. Eylemleri bir işe karşılık olarak yapmaktayız. Eski tabirle “aksü’l amel”. Her eylemin bir niyeti vardır ve bu niyet o işleri değiştirmeye ma’tuf bir niyettir. Maksat bir şey inşa etmektir. Niyetimizle hareketimize bir libas giydiriyoruz. Zarafeti giydirirsek sosyal hadiseler değişir. Esasında o hareketin mahiyeti değişmez, bir taşı yoldan kaldırdınız, bir insana selam verdiniz veya bir kapıyı açtınız arkadan gelen için tuttunuz. Eylemlerimize giydirdiğimiz elbiseler bazen çok sert oluyor, batıyor, yakıyor, bazen de o libas yumuşacık oluyor. Zarafet, eylemlerimize giydireceğimiz bir libastır; yumuşak, sade, müşfik, insana ve tabiata hürmetkâr bir libas.”

Görsel dünyanın egemenliğine kapılmadan, toprak olmayacak, ebedi değerlerin peşinden koşan zarif insanlar olmak duasıyla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri