Gün yok ki her türden ölümlü kavgalar, silahlı saldırılar, arazi anlaşmazlıkları, kadın cinayetlerine konu şiddet olayları yaşanmasın.
Tüm bunları görünce güvenli yaşamadığımıza dair kanaatimi dibe vuruyor.
Şiddet yaşamın neredeyse her yerinde.
Hastanede, üniversitede, sokakta, evde, trafikte, kiracı-ev sahibi anlaşmazlığında…
Bunu bozulan ekonomiye bağlayanlar var.
Uyuşturucu satıcılarının alan kavgalarına Adana’da, İstanbul’da yaşanan motorlu silahlı saldırıları da bir kenara yazın.
‘Kurtlar Vadisi’nden ‘Çukur’a, ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar olmaz’dan benzer dizilerin böyle bir toplum yaratmadaki etkisi yadsınamaz bir gerçek.
Toplumun her kesimi neredeyse patlamaya hazır bomba…
O yüzden benzer olayların olma ihtimali her an yanı başımızda.
Siz siz olun en azından kendi tedbirinizi alın.
Sinirlerinizi aldırtmakla başlayabilirsiniz işe.
Nereye varacak bu işin sonu?
Diyarbakır Barosu, uyuşturucu ile ilgili merciler intikal eden verileri paylaşıyor.
Diyarbakır’da uyuşturucu kullanımının yüzde 100 arttığını, kullanım yaşının 12’lere kadar düştüğünü açıklıyor.
Aziz (Gülmüş) abi Temmuz ayındaki gazetemizde yayımlanan yazı dizisinde kentteki uyuşturucu kullanımını Bağlar özelinden yayılan etkiyle gözlerimize soka soka anlattı bize.
Her biri tüyleri diken diken eden bozulan toplumsal yapı ile ilgili detaylar…
İlgili bilgililer ne yapıyor peki?
Üç maymunu oynuyor; duymuyor, görmüyor, konuşmuyor!
Nerdeyse çalacak her müzikte halaya duracaklar gibi.
Bu sorun sadece Diyarbakır ile ilgili değil. Neredeyse ülkenin dört tarafından benzer haberler düşüyor ajanslara.
Şiddetin ve beraberinde gelen bireysel silahlanmanın, uyuşturucu ve fuhuşun gün geçtikçe artan durumu dehşet verici durumda.
Ne yapmamız lazım?
Kolay aslında toplumsal birliktelik.
Herkes beni sançmayan yılana bin ömür biçiyor.
Kendinden azade her şeye göz yumuyor, sağırlaşıyor.
Toplumun tüm dinamikleri sinirleri alınmış komplike tepkisiz bir yapıya bürünmüş halde.
Artık uyanmamız ve bu duruma tepeden tırnağa dur dememiz lazım.
Ne bekliyorsunuz?