İnsanların iftira ve yakıştırmalarda hayal edilmeyecek tarzda cesur davranmalarına hayret ediyorum. Bir benzetme ile yazımıza başlayalım. " kelimeler, üzüm bağlarının yakalandığı floksera hastalığı gibi bir hastalığa yakalanmış. Kelimeler, hastalıklı üzümler gibi pas tutmuş. Soylu koşu atları arabalara koşula koşula nasıl biçim ve ruhunu yitirirse, inançsızlığın radyoaktif tozlarıyla yüklü bir bulutun üzerine çöktüğü günümüzün kelimeleri de, öylesine deforme olmuş, atla eşeğin arasından fırlayan yaratığın kaderini yüklemiştir adeta."
Günümüzün sosyal medyasında tekrar edile anlamını yitirmiş bazı parçaların Üstad Sezai Karakoç’a mal edilmesi oldukça üzücüdür. Sezai Karakoç hayattayken hakkında 1980 yılında yazmış olduğum “Sanat ve Düşünce dünyasında SEZAİ KARAKOÇ” isimli kitaba, onun düşünce ve ifadelerini aktarırken kılı kırk yararcasına dikkat ettim ve özen gösterdim. Oysaki günümüz insanı özellikle sosyal medyada yazan ve düşünce aktaranlar, kendilerine bir paye çıkarmak için gelişi güzel bir takım iktibaslarda bulunmanın bir marifet olduğunu sanıyorlar. “konuşan ve yazan insan, sarf ettiği her kelimenin, etten kopan her parça gibi ruhtan kopan bir parça olduğunu unutmuş gitmiştir. Büyük bir cesaret ve pişkinlikle yazar ve şairlere ait olmayan düşünce, şiir, kelime ve parçaları onlara mal ediyor ve bunu yaparken de büyük bir marifetmiş gibi hareket ediyor. Berrak bir dağ kaynağı gibi akan şairin şiir ve yazılarını değiştirerek 20 .yüzyılının konfeksiyon işi ruhuyla donanarak iftira etme pişkinliğini gösteriyor. İlhamdan, edebi üsluptan, sadık rüya ateşinden ve dağ yankısından uzak, sadece bir insanı kendince büyütmek amacıyla uydurulan kelime ve düşünceler, havada uçuşuyor.
Bu paylaşımımızda 3 ayrı parça üzerinde duracağız:
1-"Baharı yaz uğruna tükettik, aşkı naz uğruna !
Ve papatyaları seviyor-sevmiyor uğruna...
Derken ömrü tükettik, bir hiç uğruna..."
Üstada sormuştum, verdiği cevap çok ilginç ve duşundurucuydü:" Ömrümü bir hiç uğruna asla tüketmedim. “ Büyük bir düşünür ve şaire yakışan öz ve gerçek cevap ta zaten buydu.
2- Değerli hatip ve duayen bir politikacı, sözünü budaktan sakinmayan cesur bir insan olan Bülent Arınç Bey’in bana yolladığı ve Sezai Karakoç’a ait olup olmadığını dordugu bir parça.
"Üstat Sezai Karakoç Ne güzel demiş: Nurdan gömlek giydirdik çamurdan heykellere. İnanmıştık bir kere, aldatıldık bin kere... Nerede hata yaptık, biliyor musunuz yönetmeni olduğumuz hayallerimize, figüran olmayacak insanları başrol yaptık.."
3- Değerli şair ve öğretmen Ahmet Tepe’nin bana yolladığı parça:
3 türlü insandan uzak dur.
1. Osmanlı'ya düşman olanlardan,
2. Tasavvufa karşı olanlardan,
3. Irkçılık yapanlardan
Üstad hakkında onlarca makale yazmiş, sempozyumlara katılmış, 55 yıl onunla yol arkadaşlığı yapmiş biri olarak başta ilk olmak üzere hakkında 4 eser yazan biri olarak bunların kesinlikle Sezai Karakoç’a ait olmadığını söylüyor ve paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.