../Gece yarısı uykunun en derin ve en tatlı olduğu anında kapı zilimiz uzun uzun çaldı. Kalkıp yatağa oturdum. Bana mı öyle geldi diye bir müddet bekledim.Zil yeniden ötünce kalkıp aşağıdaki merdiven otomatiğine basıp, "Kim ooo!! " diye seslendim. Genç bir kadın sesi, "Abla evde mi? " diyince, "Evet uyuyor" dedim. Yeniden odaya döndüm ve hatunu uyandırdım. Kapı önünde konuşmaya başladılar.
Meğer komşumuzmuş, ben tanımıyorum. Hanımlar kapı önünde oturup sohbet, muhabbet derken samimi olmuşlar. "Eeee ne istiyormuş gecenin bu saatinde" diye sorunca, "Çocuğu çok öksürüyormuş, evde üzüm pekmezi var mı? diye sordu. Ben de bir şişeye yeteri miktarda koyup verdim" dedi hanım..
Sabah kahvaltıdan sonra hanıma, "Komşunun çocuğunu gidip bir sor, nasıl oldu bir bak" diyerek ben de Dernek lokaline gittim.
Öteki gece yine gece yarısı zil çaldı. Bu kez başka bir kadın, komşusunun çocuğunun pekmezden sonra iyi olduğunu duyunca, kendisi de öksüren çocuğu için pekmez istemeye gelmiş aynı şekilde hanım bir şişeye koyarak onu da yolladı.
Derken, her gece Pekmez için aynı saatlerde zilimiz çalmaya devam etti. Tabii Zilden sonra sabaha kadar uyku tutmuyor, bu kez Hanımla sabah namazına kadar sohbet ediyoruz.
Baktım olacağı yok, kapıya, "Pekmez için 12'den sonra Hizmet veremiyoruz" diye bir not astım. Tam rahat edeceğim diye düşünürken yine kapı zili ötmez mi? Yine Pekmez muhabbeti.. İyice kızdım hanıma, "Bu ne ya, bize rahat yok mu? " diye öfkelenince, hanım, gelen kadının okuma-yazması yok dedi. Lahawle çekerek sineye çektim. Her gece de nöbetçi eczane olunmaz ki ! dedim.
Bir çare bulmam gerekiyordu. Biraz düşündükten sonra bina girişine bir dolap yaparak içine her gece bir iki şişe pekmez koymayı akıl ettim. Askıda Pekmez..
Bir akşamüstü dolaba pekmez şişelerini koyarken sakallı komşumuz elimdeki şişeleri gördü. Her zaman selam veren adam bu kez yüzünü asarak selamsız geçip gitti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde bina önünde sesler ve takırtılar duydum. Yine pekmez işidir diye umursamadım. Sesler ve takırtılar artarak devam edince aşağı indim, bir de ne göreyim, iki polis otosu kapıda ve polisler dolabı açmış şişeleri kontrol ediyorlar. Meğer komşum müttedeyin sakallımız, benim evde sahte şarap ürettiğimi şikayet etmiş.
Polisler ile kapıda sohbet ederken, bu pekmezlerin niçin buraya konduğunu sordu biri.. Tam cevap verip meseleyi anlatacaktım ki, bizim hanım da aşağı indi ve soruyu soran polise yarı Kürdçe, yarı Türkçe, "O kuxık için dermandır wiii!! " dedi. Polislerden biri o esnada öksürünce, bizim hanım, "Oxlım oxlım bax sen de ossurdun, sen de iç! " diyince ben kahkaha atmaya başladım. Bizim hanım öksürük ile osuruğu karıştırmıştı.
Velhasıl derdimizi anlatıncaya kadar akla karayı seçtik. Polisler giderken içlerinden Kürd olduğunu tahmin ettiğim biri bir şişe yanına alarak, "Abla hakkını helal et, bir şişe aldım " dedi. Bizim hanım, "Helal olsın, ne zaman ossursan buraya gel al" dediğinde aynı polis gülmekten yerlere yattı.