Artık hiçbir şey eskisi değil, olması da zor gibi.
Herkes eski normali özlüyor.
Tam da ölümü gösterip sıtmaya razı etme hali.
Her zamanki gibi baran ser behê dibare/Yağmur denizin üstüne yağıyor.
Yoksul yine çöl ahalisi…
Bir bakın eskiye; evlilikler çok kolaydı; bir yorgan, bir yastık, bir döşek bir kaçta bilezik yeterdi
Şimdi ise evlilik için en az 2 anahtar şart!
Ev ve İş yeri..! (Araba da cabası)
Yatak takımı, oturmanın kısmet olmadığı salon takımları cabası.
Eskiden iki odalı eve, dört aile sığardı.
Şimdi tam takır dört odalı evlere, tek aile sığamıyor!
Aşklar bile göstermelik.
Olmazsa olmazı tam takır elbiselerde insancıklar…
Sorması ayıp, söylemesi daha ayıp şeyler de vardı…
Şimdi ağzına gelen aklına gelmeyeni aratıyor.
Toprak kokulu mutluluklar vardı.
Şimdiki evler ise aksesuarlı,
Beton soğukluğunda huzursuzluklar var.
Eski odalarda, bir palas bir minder vardı!
Şimdiki odalar ise showrom salonu.
Gösteriş ve gurur pazarı.
Oturmak bile nasip olmuyor.
Eskiden evler, misafirle bereketleniyordu, misafir doluydu.
Şimdi ise anne ve babalar bile,
Misafirliğe kabul edilmiyor!
Eskiden aileler, çalışmaktan kavgaya fırsat bulmazdı;
Şimdi ise ebeveynler, oturmaktan, kavga için bahane arıyor.
Kıtlık vakitlerinde; alışılan tokluğun zorlamasıyla yaşıyor insanlar.
Liyakat gereksiz, mülakat boş teferruat…
İyi böyle gitsin, gelmesin, alıştığınız tokluk.
Layığının bile midesini bulandırıyor…