.. /Masadan masaya kulak misafiri oluyorum muhabbete. Karadenizli biri, ötekine soruyor, "Nerelisin?" diye, öteki cevap veriyor:
- Diyarbakır'lıyım..
Karadenizli:
- Yaaa.. Diyarbakır mı? geçen yıl oradaydım. Harika bir şehir.. Çok sevdim, bir tarafı tarihin kendisi, öteki tarafı pırıl pırıl modern bir şehir..
Diyarbakırlıyım diyen, başlıyor şehiri ve şehir insanını anlatmaya.. Ama yalan yanlış, kulaktan dolma şeyler anlatıyor. Belliki Diyarbakırlı değil veya Diyarbakırı bilmeyen, belki de hasbelkader İstanbul'a gelirken kenarından geçerek sadece seyretmiş biri..
Daha fazla dayanamadım. Muhabete at başı daldım:
- Kardaş nerelisen?
- Diyarbakır..
- Bence yanlışın var, başka bir yer olmasın? diye sorunca suratı düştü. Muhabbete katılmam onu rahatsız etmişti. Başladım sorular sormaya :
- Diyarbakırın neresini bilirsin?
- Sana ne? Her yerini biliyorum işte..
- Alipaşa? Mardin kapı, Saraykapı?
Cevap vermedi. Devam ettim:
- Xançepek? Direkxana, Erbedaş, Leylek baxçasi, Merheli, Kore Mahallesi, Eyne mınare, Enzele.. diye sıraladım.. Adamın suratı gökkuşağına döndü..
- Ben dediğin yerleri bilmem.
- Peki Dıngılhava, Küpeli havuzlarında yüzdün mü?
- Yok dedi.. Kiliseleri, hanları, hamamları sordum. Çıt çıkmadı. Camiileri sordum. Sadece, "Ulu Camii" dedi. Yazarları, Şairleri, bilinen şahsiyetleri sordum. Mahcup bir halde yüzüme baktı.
Mahcubiyetine biraz üzüldüm. Sonra nerden aklıma geldiyse :
- Pışo Mehemeyi tanisan? dedim. Birden gözleri parladı :
- Evet onu tanıyorum! dedi.
- Peki kim bu Pışo Meheme? diye sordum.
- Abi bilmez miyim? Diyarbakırlı bir Evliyadır! dediğinde. Karadenizli olan yüzüme baktı ben de gülerek:
- Evet! dediğimde.. Karadenizli adam :
- İşte o zatların yüzü suyu hürmetine yaşıyoruz! dediğinde ben kahkaha atmamak için masadan kalkıp uzak bir yerde adeta gözlerimden yaşlar akıtarak katıla katıla güldüm.