Yaşamdaki en büyük kayıplar annedir, babadır, eşimizdir, sevdiklerimizdir.
Ama acıda öncelenen en büyük kayıplardan biri annedir.
Ait olduğunuz yurdu, kucağı, sıcaklığı, dönüp dönüp açık bulabileceğiniz kucağı yitirirsiniz.
Ne kadar anlatabilirim, bilmiyorum.
Ama biri var ki hem bilimsel, daha çok duygusal bir dille çok güzel anlatmış en sıcak yanımızı.
Ben henüz okudum ve çok etkilendim; ünlü Türk genetikçi Hande Özdinler'in annesinin ardından yazdıklarını. Söz onda, kulak verelim gözlerimizle.
Mitokondrisi bende kaldı Annem vefat etti, onu yıkadık, pakladık, demir tabuta koyup Türkiye’ye uçakla getirdik. Oğlunun üstüne, eşinin yanına, toprağın içine sanki bir tohum eker gibi nazikçe, dualarla bıraktık. Bir ömür bitti, annem gitti... Ama annemin mitokondrisi bende kaldı. Benim hücremde, benim her hücremde annemin mitokondrisi var. Her nefes alışımda, her kalp atışımda, her elimi uzatışımda, her düşüncemin başlangıcında, ne için enerji harcıyorsa bu vücudum işte orda annemin mitokondrisi var. Annem gitti belki ama mitokondrisi bende kaldı... Enerji santrali, kaynağı anne... İnsanın başlangıcı olan o ilk iki hücrenin yumurta olanı büyük ve zengindir. İçinde bir hücrenin yaşaması, çoğalması, değişmesi için gerekli olan her şeye ve bir ömür gerekli olacak enerjiyi üretecek mitokondriye de sahiptir. Mitokondri, hücreye enerji veren, canlı olmasının temelini sağlayan organeldir ve babadan değil, anneden gelir. Anne her çocuğuna enerjisini verir, enerji üretme mekanizmasını verir. Harcanan her enerji annenin çocuğuna verdiği mitokondriden gelir. Dolayısıyla anneler vefat edebilir ama anneler ölmez!!! Biz farkında olmadan annelerimizi gizli bir şifre gibi her hücremizin içinde taşırız. Annemiz vefat etse de bize enerji vermeye devam eder. Ben bunu yazarken ve siz bunu okurken annelerimizin bizlere miras bıraktıkları, Mitokondrinin ürettiği enerjiyi kullandık farkında mısınız... En karmaşık yapı... Mitokondri hücre içindeki organellerin en karmaşık ve ilginç olanlarından biri. Kendine has DNAsı var, kendine özgü kişiliği var, kendisine has proteinleri var, çalışma mekanizması ve prensibi var. Hem enerji üretir hem hücreyi ölümlerden korur, bölünür, çoğalır, hücre içinde dolaşır, nerede enerji lazım oraya gider. Hücre içinde sanki annemizmiş gibi çalışmaya biz ölünceye kadar devam eder. Ve her kadın mitokondrisini çocuğuna armağan eder, dolayısıyla hayat enerjisi... Anneden anneye geçer. Bu yüzdendir ki kim nerden gelmiş, kim kimin atası diye insanlık tarihi araştırması yapıldığında erkeğe değil, kadına bakarlar. Analarımızın mitokondri DNA’sına, o DNA’nın nerelere gittiğine, Kimlerden kimlere geçtiğine bakarak yaşam enerjisinin haritasını çıkararak bilirler kimiz ve nereden geldik... Ben bugün laboratuvarımda mikroskopumun başında annemi düşünüyorum. 15 Ağustos sabahı vefat etti annem, elimden bir su tanesi gibi kayıp gitti... Annem benim vefat etti ama ölmesi mümkün değil, çünkü mitokondrisi bende kaldı... Alıntıdır ama gerçektir... Annelerimizin neden ölümsüz olduğunu şimdi daha iyi anladık.