Zor günlerden geçiyoruz üstelik bir de seçim atlattık.
Ölümlü, yaralamalı muhtarlık seçimlerindeki kavgalar olmazsa kazasız belasız diyeceğim ama ne kadar olsa da bölgemizde bu tür olaylar maalesef oluyor.
Nasıl bir hırstır ki silahlar çekiliyor; patır patır insanlar dökülüyor.
O kavgayla kalmıyor kavgalar, düşmanlıklar doğuyor ardı sıra.
Nasıl bir zihniyettir; güce odaklanmış, güçle devşirilen insan fıtratının modern zamanlardaki atıkları…
Geçer mi biter mi?
Bitecek gibi değil. Kırsaldaki güç telaşı ve mülkiyet sorunu.
Ancak gözden kaçan bir şey var ki; demeden geçmeyeceğim.
Genelde kırsalda olan bu olaylarda güvenlik güçleri öncesindeki durumdan haberdar değiller mi?
Sanki istihbarı bir eksiklik zafiyet var.
Güvenlik güçlerinin tek görevi adli vakaları sonuçlandırmak kadar, böylesi durumlarda önceden haberdar olup önlem almakta olmalı.
Bilinçli bir zafiyetten öte bir işgüzarlık söz konusu sanki.
Seçim günü yaşanan durumu ‘ti’ye alan bir çok paylaşım yapıldı.
“İzmir’de seçime giderken… Doğu’da seçim” şeklinde paylaşımlar.
…
Tedbirlerin alınmaması geri dönüşü olmayan durumlara yol açabiliyor.
Bu durumlara dair önceki dönem muhtarlık “kavgaları” bir fikir vermemiş olacak ki bir öngörü oluşmamış.
Bölgede her ne kadar gücün temsili olsa da, sözkonusu ailelerin “devletle muhataplığı kadar, asgari ücret kadar olan bir maaş beklentisi de” sebebler arasında sayılabilir.
Ancak en önemlisi ailenin devletle muhataplığında devletin içine sirayet etme kaygısı ön planda.
Böyle düşünüldüğünde “muhtarlık” kurumsal olarak aileler için önemli bir konum, statü anlamına geliyor.
Devletle direk muhataplık anlamına gelen bu kurum bölgedeki güç hiyerarşisinde önemli nüfuz anlamına geldiği için silahlar çekiliyor, insanlar öldürülüyor.
Başa dönelim bile isteye olmazsa bile bir güvenlik zaafiyeti söz konusu. Bunun bir kez daha düşünülmesi hassas yerlerde tedbir alınması lazım.