Biz yaşlardakilerin yaşamış olduğu bayramlar aklıma geliyor da ''Nerede o eski bayramlar'' diyorum.
Bayram heyecanı, günler öncesi başlardı. Gidip gelip bayramlık kıyafetlerimize bakardı.
Bayram harçlıklarını düşer, nasıl nerede harcayacağımızı hesaplardık.
Bir heyecan, bir heyecanla avlulardan sokaklara taşardık…
Sınırlarımız vardı; sokak bilemedin mahalle, diğer yerlere büyükler eşlik ederdi.
Ali Paşa’da kurulan lunapark olmazsa olmazımızdı.
Biraz büyüyünce sinema, pastane, çay bahçelerinde film telaşı sardı.
Hazırlıklar, tatlı bir telaşla günler öncesinden başlayan ve tüm mahalleyi kaplayan yemek ve çörelk kokuları…
Evlerde bayram temizlikleri; halılardan perdelere her şey yıkanır, bayramda mis gibi koksun diye bütün ev havalandırılırdı.
İkram edilecek bayramlık tatlılar, pastanenden hazır alınmaz, sini sini baklavalar ve yaprak sarmaları, kayısı ve erik hoşafları evde hazırlanırdı.
Ve bayramların en güzel yanı geniş aile sofralarıydı.
Kaybedilen yakınlar bayramlarda unutulmaz, arife günü mezarları ziyaret edilerek dualar okunur, mezarların etrafı temizlenip sulanırdı.
El öpenler daha çoktu, bayramlık verenler, yaşlıların kapısı hep fazla çalınırdı ve henüz apartman dairelerine taşınılmadığı için pencerelerden çocuk sesleri duyulurdu.
Bütün mahalleli birbiriyle bayramlaşırdı.
Ziyaret edilemeyen uzaktaki yakınlar, akrabalar için içine birkaç fotoğraf konulmuş kartpostallar gönderilerek kutlanırdı.
Çocuklar için büyüklerin, akrabaların kucaklarında yaşanan sevgiydi eski bayramlar.
Arefe günü ütülenen bayramlıklar, muhakkak yatağın başucuna konur, hatta birkaç kez yerlerinde duruyor mu diye kontrol edilir, yeni elbiselere mutlulukla bakılırdı.
Bize pek güzel gelmeyen bayramlar şimdiki çocuklar için nasıl bir heyecan acaba?
Yoksa biz büyüdük de kirlendi mi dünya?