Kılavuzu zübük olanın da burnu moktan kurtulmaz.
Yani ki siz siz olunuz, abuk sabuk kişisel gelişim kitaplarına ve hepsi birer şarlatan olan sözde kişisel gelişimci yaşam kıçlarının ucuz söylemlerine asla itibar etmeyiniz.
İtibar edeceğiniz şey, hiçbirinde "Ne ekersen onu biçersin, evrenden neyi çağırırsan sana onu verir, aklından ve ağzından ne çıkıyorsa osun, olumlu düşün olumlu olsun, sen hayatın merkezisin," gibi boktan vecizeler bulamayacağınız gerçek kitaplar; Dostoyevski, Zweig, Cieron, Ursula K le Guin, Bilge Karasu, Pessoa, Caraco gibi saymakla bitiremeyeceğim ufuk açan yazarlar olsun.
"Ne ekersen onu biçersin" tarzındaki uhrevî sözleri ancak Mevlana gibi tasavvufçularda bulursunuz; ki hem ateist, deist, Marksist vs geçinip hem de "şu vahşi sömürü düzeninde ne ekersen onu biçeceğine, başına gelen her şeyin sorumlusunun kendin olduğuna," inanan bir muhalif olmak, dangalaklığın daniskasıdır.
Gerçek potansiyelinizi ortaya çıkarmak istiyorsanız öncelikle kendinizi hakiki bilgiyle donatmalı, gerçekleri suratınıza tokat gibi çarpan tekinsiz kitaplarla derinleşmeli, sonra da kalbinizin ve cesaretinizin kapılarını ardına kadar açarak, doludizgin yaşamaya koyulmalısınız.
Her kim ki aldığı üç kuruşluk yaşam koçluğu kursuna utanmadan "eğitim" diyerek ve kendine de "okumadan âlim olmuş ulu bilge" payesi biçerek size, "İlle de denge!" ya da "Mantık!" diye parmak sallayarak vasatlığı yüceltiyor; sizi, "Hayatın merkezi sensin!" diyerek bencilliğe yöneltiyor; "Ne ekersen onu biçersin!" diye buyurarak vahşi kapitalist sistemin bütün suçlarını aklayıp, bütün acılarınızın, başarısızlıklarınızın ve mutsuzluklarınızın suçunu size yüklüyorsa, o şarlatandan ardınıza bakmadan uzaklaşınız!
Çünkü size sadece sizi söğüşlemek maksadıyla yaklaşan o sinsi dolandırıcı, sizin var olan potansiyelinizi de öğütecek; hatta eskisinden daha derin kuyulara düşürecek olan kifayetsiz muhteris bir sistem aparatıdır.
Şu dünyada bütün büyük şeyleri, Einstein gibi dengesizler icat etmiş; bütün büyük yaratımların, başarıların altına, asla hasis bir tüccar gibi "ne ekerse ne biçeceğini" hesaplama derdine düşmeden coşkuyla yaşayan, yaratan ve üreten dengesizler imza atmıştır.
Belki hiçbiri -Wan Gogh gibi- yaşarken ektiğini biçememiştir, ama hepsinin isimleri tarihe geçmiş; geçmeyenler de ektiklerini biçemeseler bile, hayatın hakkını vererek yaşamanın müthiş gururunu tatmışlardır.
Dengeli, bencil ve hesapçı vasat insan, kapitalist sistemin ve egemenlerin istediği risksiz insandır.
Denge ne len!
Robot muyuz ki bu kadar kötülük, zulüm, kan ve gözyaşı olan bir hayatın içinde savrulmadan kalalım?
Ya da nane, maydonoz tohumu muyuz ki kendimizden hep aynı hasatı toplayalım?
İnsanız biz! Hem çok kırılgan hem de müthiş bir gelişme ve yaratma kapasitesi taşıyan olağanüstü canlılarız!
İsterseniz çok daha doğru ve anlamlı bir yolda emek harcayarak ortaya çıkarabileceğiniz potansiyelinizi asla, asrın dolandırıcıları olan yaşam kıçlarına heba ettirmeyip; sizi bencilliğin, aptallığın ve ölümcül algı-duygu çarpılmalarının karanlık girdaplarına düşürecek olan hiçbir kişisel gelişim teranesine itibar etmeyiniz.
Vasatın hasatı olmaz! Vasatı yüceltmeyiniz!
Şu dünyada, bin kere doğsanız okumakla bitiremeyeceğiniz kadar kitap üretildi. Kendinizi hakikaten geliştirmek için ihtiyacınız olan her bilgiye, elinizdeki akıllı cihazlarla bir tık kadar uzaksınız.
Ancak koyunlar, en ufak bir derinlikleri ve donanımları bulunmadan, olanca cahil cesaretleriyle "yaşam koçluğuna" soyunan haddini bilmez dolandırıcı çobanların, kendilerini birbirinden ucuz ve yanlış öğretilerle uçuruma doğru güderek söğüşlemesine izin verirler.
Ancak aptallar bu kadar fırsat eşitsizliğinin, tuzağın, hainin, zalimin, fırsatçının olduğu; hiçbir iyiliğin cezasız kalmadığı; başarının genellikle ruhunu satmaktan geçtiği şu kötücül yaşama kurgusunun içinde, "ektiklerini biçtiklerine" inanarak başarılarının ya da başarısızlıklarının tamamen kendilerine ve evrene gönderdikleri enerjiye bağlı olduğuna inanabilirler.
Yaşam koçu ne len? Koyun muyuz biz?..
Yeteneklerinin ve alt yapılarının yetmediği hırslarına kavuşamayan açgözlü kifayetsiz muhterisler, başkalarına yaşam koçu olma cüretini gösterirler ki hem bir halt-mış gibi gözüksünler hem de çaresizlerin umutlarını sömürerek kolay yoldan ceplerini doldursunlar.
Yaşam suçu onlar, yaşam suçu! Ve dahi yaşam k.çı Uzak durunuz! Bitti