Büyüdüğümüzden midir nedir, bayramın hiç heyecanı kalmadı.
Belki de büyüdükçe artan sorumluluklardandır bu duygu.
Ama çarşı pazara baktığımda o tadın artık ekşimsi bir halle sadece bir dinlenme şansına dönüştüğüne üzülerek tanık oluyoruz.
Çocukken ve hatta ilk gençlik yıllarımızda bile o heyecanı günler öncesinden hissederdik.
Yeni elbiseler, bayram harçlığının hesaplanması, harçlıkla alınacaklar listesi ile heyecanlanırdık.
“Biz büyüdük ve kirlendi dünya”dan böyle bir anlam mı çıkıyor acaba*
Büyüdükçe değişen duygular, artan sorumluluklar, aile olmak, çoluk, çocuk bir de artan ekonomik baskılardandır heyecan(sız)lığımız.
Ama yine de çocuk heyecanına heyecan katmak için de olsa, yol gözleyen büyüklerin hatırına da olsa o en azından geleneksel bir minnetin heyecanıyla heyecanlanmak bize kalsın.
Çocuklar, gülsün, eğlensin diye, büyükler kapı gözlemesin diye de olsa bayrama ayrı bir heyecanla hazırlanıyoruz biz büyükler.
…
Ne güzeldi o günler; bunca yıldan sonra çocuk kalmayı istemek!
Çocuk saflığı, şeker, tatlı, elbise heyecanı…
Gittikçe azalan heyecanımızla o günleri özlemek bile güzel.
Çocuğa ne yaşatırsan, çocuk için o anlama gelir hayat.
Bayramlar da öyle…
Çocuğa bayramı nasıl yaşatırsan, bayram, çocuk için o anlama gelir.
Hani şimdilerde “Ah o eski bayramlar!” diye iç çekişler oluyor ya…
Aslında bu iç çekiş, bugünkü bayramların daha kıymetsiz olduğundan değil, eskilerin bayram gününe verdiği değerin, bugünkü ebeveynler tarafından verilmiyor olmasındandır belki de…
Kendi çocukluğumdan bilirim, bayramda annem erken kalkar, kapı ve camları açardı. Günün daha ilk ışıkları ile tertemiz bir oksijen evimizin içinde kendini hissettirirdi. Ocağa koyduğu çayın, hazırladığı çöreklerin kokusu yayılırdı evin içine.
Babamın kısıkça açtığı radyodan bizlerin bilinçaltına duyurduğu bayram sabahı mesajları yatak keyfimize eşlik ederdi…
Namaza giderdik, oradan mezarlığa, sonrası kendiliğinden gelirdi.
Hangimiz bu nizamda yaşıyor ve yaşatıyoruz bayramları?
Düşünmeniz dileğiyle iyi bayramlar…