Maide Suresi 32. Ayetten “…“Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.”
Bir insan öldürmenin bütün insanlığı öldürmek gibi olduğu dinimizde merhamet temel kavramlardan biridir. İslamiyette öyle geniş bir yer tutar ki bu dinin Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s) “alemlere rahmet” olarak tanımlanmıştır.
Bir kulun her işine besmele ile başlaması, yaratılmış her canlıya merhametle selam vermesidir adeta. Çünkü “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” hareketi başlatır. Suya ilk dokunuşun Allah’ın ismiyle halka halka büyümesidir. Rahmet yani şefkat, yani acımak, yani lütuf ve ihsan. Kainatla merhamet üzere iletişime geçen bir insanın elinden zarar gelmesi, fesat çıkması mümkün olur mu hiç?!
Rahman ve Rahim olan Rabbimiz kâinattaki bütün varlıklara rahmetle muamele ederken insanın acımasızca etrafındaki varlıklara zarar vermesi insanlığıyla bağdaşmayacak çirkinliktedir.
İsra 44. Ayette “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder; O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız. O Halîm’dir, bağışlayıcıdır.” Buyrulduğu üzere göklerde ve yerlerde var olan bütün mahlukat Allah’ı bizim anlayamadığımız bir dille tesbih ederler. Bu bize bütün varlıkların canlı olduğuna işaret etmektedir.
Cümle âlem canlıdır. Sapasağlam kanunlarla birbirine bağlı bu âlemin içinde yaşamaktayız. İnsan eğer kötü olursa bütün varlık ona kötülükle cevap verir, eğer iyi olursa bütün varlık iyilikle cevap verir. Çünkü tesbih eden bir âleme, tesbih etmeyerek, Kur’an okumayarak, Allah’ı zikretmeyerek cevap veren bir insana, âlem de olumsuz cevap verir. Oysa kâinatın tesbihine eşlik edecek bir insanın yüreği, merhametle dolar, yalnızlık duygusuna kapılmaz, gurbeti yaşamaz, yeryüzünde fesat çıkarmaz.
Yaşanan kötülüklerin asıl sebebi Allah’ı zikretmekten uzak kalmaktır. Ve Rabbimiz böyle bi durumda insana sadece mühlet vermektedir. “İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz fırsatın sakın onlar için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Onlara verdiğimiz fırsat ancak günahlarını arttırmaya yarıyor. Onlar için alçaltıcı azap vardır.” (Âliimran Sûresi-178.)
Allah’a doğru akan bir kâinatta, bütün dönüş, bütün tavaf Rabbimizedir. Bunun aksini yapan O’nu inkâr eden, O’nu tesbihten uzak kalan kimse, akıntının tersine kürek çeken gibidir. İşleri sarpa sarar, tabiatta fesad çıkarmaktan başka bir işe yaramaz.
Parapsikolojik araştırmalarda “çekim yasası” olarak tanımlanan duyular ötesi kanunda buna benzer bir düşünce savunulur. Buna göre insan sözleriyle ve düşünceleriyle olumlu veya olumsuz bir çekim alanı oluşturur. Bilimsel kanıtı olmayan bu düşüncelere göre bu, kainatın sırrıdır. Herşey enerjiden müteşekkildir ve insan hangi frekansta enerji yayarsa, kainattaki varlıklar da aynı frekansla cevap verir. Bu düşüncede insan mutlak faildir, düşünceleri yaşamına yön verir oysaki hayatın akışı bu kadar net sonuçlar doğurmamaktadır. Çünkü fail-i mutlak Allah-u Teala’dır. O’nun takdiri herşeyin üzerindedir. “Fakat âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz (hiçbir şey) dileyemezsiniz!” (Tekvir Sûresi 29. Ayet)
Rahmeti gazabını geçmiş olan Rabbimiz’e layık, merhametli bir kul, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş şefkatli Peygamberimiz’e layık, bütün mahlukata şefkatli bir ümmet olmak duasıyla…