Diyarbakır’da özel hastanelerdeki insanlık dışı ticari yaklaşımları kansıksadık artık.
Ancak üniversite hastanesindeki durum kabul edilebilir değil.
Hastanede bir kısmı cerrah olan Profesör ve Doçent unvanındaki kimi doktorlar, gelen hastaların tahlil film gibi işlemlerini polikliniklere sevk ederek yaptırdıktan sonra dışarıda olan muaynehanelerine çağırıyorlar.
Bunun için öncelikle sekreteriyle randevulaştıktan sonra sonuçlarınızı alıp (genelde e-nabızdan bakıyorlar) yerlerine gidiyorsunuz.
Bir ameliyat için istenen para 25-30 bin lira.
Asgari ücretle çalışan birinin bunu vermesi imkansız.
Bundan bir arkadaşım aracılığıyla haberdar oldum.
Giden hasta kanser ve idrar yapmakta zorlanıyor. İlgili birime gidiyor.
Neyse sonuçları doktora gösteriyor doktor, “Yarın gel ameliyat edeyim diyor”
Ücret olarak 25 bin lira para talebinde bulunuyor.
Başka bir ilden sevkli geldiği için sonuçları alıp kamu hastanelerinden birine götürüyor.
Sonuçlara bakan doktor hastanın kanser olduğunu bu durumda ameliyat edilmesinin sakıncalar doğurabileceğini söylüyor.
Tam bir tezat.
Birer ticarethaneye dönüşen özel hastanelerdeki mantığı anlayabilirim ancak özel bir üniversite hastanesinde yaşanan bu durum kabul edilebilir değil.
Üniversitelerde kadro konusunda yaşanan sıkıntılardan kaynaklı belki de mevzattan kaynaklı bir durum olabilir.
…
Farklı bir durumu özel hastane versiyonu üzerinden anlatayım bir de.
Yıl 2018:
Yarı zamanlı üniversite hastanesi ve özel hastanede çalışan bir cerrah profesör yine kanser olan hastanın bulaş olan bir böbreğinin alınarak daha uzun süre yaşayabileceğini söylüyor.
Kısa zaman zarfında kamu hastanelerinde aynı branşta başka bir doktordan görüş alınıyor. Ameliyat yapılmasının faydalı olmayacağını hastanın en fazla 4 ay gibi bir süre yaşayabileceğini anlatıyor.
Arkadaş, sonradan pişmanlık yaşamamak için özel hastanede telkin edilen en üst telden görüşe de itimat ederek ameliyat için istenen parayı kredi kartından ödüyor.
Böbreği alınan hastaya diğer gerekli tedaviler uygulanıyor. Ancak 2 ay gibi bir zamanda kanser akciğere bulaşıp toplamda 3 ay içinde hastanın ölmesine sebep oluyor.
…
Velhasıl yoksul birinin sağlıkta eşit hizmetten yararlanabilmesi ülkemizde bu şartlarda söz konusu değil.
Adeta “yoksulsan git öl” deniyor denmesine de ticari mantığın kurumlardan doktorlara sirayet eden bu bakış açılarına ne demeli.