Filmden hayatın gerçekliğini anlatan bir tirat:
İlla her buhranlı dönemimizden bir verim mi almamız gerekecek?
Bir kere de karakterin acılar içinde süründüğü, hiçbir şeyin onu teselli etmediği yıllar yaşasın.
Sürekli umut yeşertmeye çalışma, insanları yaşadıklarından olumlu sonuçlar çıkarmaya teşvik etme…
Mal yerine koymaya çalışıyorlar bizi!
Bizim toplumun illeti bu.
Ajda Pekkan Sendromu…
Yaşlandığın halde hayatın zevklerinden vazgeçmemek.
Çalışmaya devam etmek.
Her derdimizin üstesinden pozitif düşünme yöntemleriyle mi geleceğiz?
Hayatta sorun diye bir şey var her şeyin bir çözümü olmak zorunda değil.
…
Mutluluk kıskanılır öyle ama mutsuzluk da hayatın bir gerçeği.
Sorunlar elbet olacak, önemli olan dertleri, sorunları tolere etmek. Biri biterken diğeri başlayabilir. Ya da bir kaçı belli bir döneme gelebilir.
Polyannacılık yapmaya gerek yok.
Dertleriyle mutluluklarıyla hayat gerçeği bu. Ağlarız, güleriz, olanla olmayanla baş etmeye çalışırız.
Bir de söylenegelmiş şöyle bir şey var: "Mutluluğundan yüksek sesle bahsetme; zira hasedin uykusu çok hafiftir."
…
Yine de mutlu olmanız, mutlu kalmanız dileğini yineliyorum.