İnsanın uğraş alını insan olunca; birkaç kere daha ve sürekli bilgisini, bilincini ve davranışlarını elekten geçirmesi gerekiyor.
Mesela tarih yazılan tarih ile yazılmayan tarihin ayrıntılarında kaybolanlar diyebileceğimiz insanların tarihi yazılmayan insanlardır.
Sahnede görünen çok küçük bir boyut ve sahnenin dışında ise halkın gerçek yaşam öyküsü vardır.
Ve öyle şeyler vardır ki insanların ders alabileceği, romanı yazılabileceği, şiiri ve hikâyesinden ciltler yazı çıkarılabileceği öyküler ama yazılmadığı için sözlü tarihte kalıyor ve bazen bu tarih kaybolabiliyor.
Her ne kadar sözlü tarih kuşaktan kuşağa sözlü olarak geçse de bir süre sonra anlatıcıların ölümüyle o anlatım bitiyor.
Davranış bilimlerinde sosyal diyalog ve danışmanlık önemli bir yer tutar.
Sizin olumlu veya olumsuz davranışınızdan, karşınız da; eko tarzında bir başkasına aksettirecek ve etkilenecek biri bulunur.
Bu bağlamda insanlar arasında davranırken dikkatli ve sanki birkaç göz senin üzerindeymiş gibi sürekli hassas davranmak gerekir.
Sizin bir yanlışınız eninde sonunda dönüp dolaşıp size geri gelecektir ama bir de tur atarken bıraktığı tahribatları da düşünmek gerekir.
Size geri gelinceye kadar gezdiği diyarlarda kötüye birer örnek bırakarak turuna devam eder ve eninde sonunda size kadar geri gelir.
Hatta olumsuz davranışın kaynağı belli olmadan yoluna devam edeceği için yola devam sürecinde çığ gibi giderek büyüyerek etki oluşturur yani bir olumsuzluk size gelinceye değin yüz daha eklenir.
Eskiden denilerek başlanılan sohbetlerin ana teması insanların erdemi, güçlü ve iradeli duruşları dile getirilir.
Rüzgarın hapsedilemeyeceği gibi iradeli insanların direngenlikleri bir başka etki bırakırdı geride…
Kişilikleri olaylarla o kadar örselenirdi teslimiyet nedir ihanet nedir ve taraf değiştirme nedir bilmezlerdi ve hemen yoldan çıkmazlardı.
Ama sonra ulus devlet mantığında öze hizmet kişilik oluşturuldu o kişilikte zayıf kişilikler ve çıkar uğruna bütün değerleri satabiliyordu.
Toplumda yaşamın temel kuralı istikrarlı bir kişilik yapısına sahip olmaktı ve toplum içinde itibar görmek isteyen önce ailesi içinde öyle davranış sonra dışarıya karşı öyle davranırdı.
Bu kişiliğin temel taşı aile içerisinde, örgüsü aile içerisinde atılır işlenirdi.
Aile kendi içinde öyle bir eğitim tarzı uygulardı; her anları birbirlerinin kişiliklerini oluşturmada direk mahir pozisyonunda olurlar ve şekillendirirlerdi.
Hani bir deyim vardır ya “yüreğine işledi” aile içindeki eğitim de insanın yüreğine işlediği için kolay silinmeyen cinsinden olurlardı.
Çocuk gözünü eğitim ile açıyor yine gözünü kapatırken eğitimle kapatıyor ve bu ilişki günün yirmi dört saati devam ediyordu.
Yaratılan ve anlatılan örneklerin çoğu veya tamamı aile icadı olduğu için aile ortamındaki eğitimin yaratıcılığa da katkısı olduğunu söylemek lazım
Sosyalitenin ana teması da insan ilişkileriyse; aile tam bir sosyal alan ve bu alanda rol alan mahirler bulunurdu.
Bu mahirlerin elinde işlenen demirin sıkıştırılması ve dayanıklılığı yaşamın direngenliğine örnektir.
Burada anlatılmak istenen temel tema sağlam bir kişilik aile içerisinde dövülen bir demir gibi ince elenip sık sokulan bir hal alıyor.
Günümüzde, teknolojiyi iyi yönlendiremediğimizden, kişilerin teknolojiyi doğru kullanmaları gerekirken; teknoloji insanları olumsuz etkiledi ve insanlar teknolojinin içine gömülüp asosyal birey olduğunu sanıp toplumun içinde gezinen bir birey oldu
Teknoloji üzerinde çalışan bilim insanları yaşamı daha kolay hale getirme refleksleri veya düşüncesiyle hareket ettiler.
Teknoloji ruhsuz bir şey, cansız bir şey, soğuk bir şey, insan olma da bunların zıttı ve bunlar olmadan insanların yaşadığından söz edilmez.
Peki beyinsiz bir şeyin, soğuk bir şeyin insanları bu kadar esir alması akıllıca bir şey mi?
Bundan çıkış yolları ve alternatifleri üzerinde durulduğu zaman yardım alınması ve yardım verilmesi gerekliliği gün gibi aşikar.
İnsanların kalıbının bir köşesine çekildiği büyütülen teknolojinin karşısında küçülmesi insanın kendini gözden geçirmesi gerekliliği ortaya çıkar
Durum böyle olunca insanların birbirini anlamada, algıda düşüklükler ve bilgi yetersizlikleri, hak edilmeyen ve liyakata dayanmayan mevki kapmalarının yarattığı sorunlar, köşe dönmelerle oluşan ekonomik uçurumlar, sorunları yumak olarak karşımıza çıkarıyor
İstesek te istemezsek te kıyaslamalar ve karşılaştırmalar yapılır ve bu kadar uçurumlar insanlar arası stres ve hatta çatışmalara yol açan etkenlerdir.
Şu kişinin ne ayrıcalıklı özelliği var ki o bu kadar kısa sürede zengin oldu da ben neden olmayayım, soruları bir süre sonra tepkimeyle ortaya çıkabilir.
Tekniği aptal insanlar da öğrenebilir ve onların öğrendiği iki kere ikinin kazandırdığı mevkiler onların sosyal insan oldukları, bir görevi layıkıyla yaptıkları anlamına gelmez.