İki Çiçeğin Hikâyesi

Bu günlerde her yanı saran mis kokularıyla, rengârenk güzellikleriyle evimize, bahçemize, yolumuza neşe katan çiçeklerle, Rabbimiz’in tabiattaki sanatına şahitlik ediyoruz.

Bu günlerde her yanı saran mis kokularıyla, rengârenk güzellikleriyle evimize, bahçemize, yolumuza neşe katan çiçeklerle, Rabbimiz’in tabiattaki sanatına şahitlik ediyoruz. Kupkuru dallardan tomurcuklanan, yaprak döküp, çiçek açan güzelliklerin yaşattığı duygular tarifsiz… Hac Suresi 5. Ayette Rabbimiz bu gerçeğe şöyle işaret eder: “…Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz, onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir.”

İki çiçekten bahsimiz kaktüs ve gül ağacı. Ortak noktaları dikenleri olsa da kendi dillerinde nasihatlerine şahitlik ediyoruz bu günlerde. Estetiğinin, zarafetinin, hoşluğunun yanında insanlığımıza mesaj taşıyorlar üzerlerinde.

Kaktüsün dikenli gövdesi kimseyi yanına yaklaştırmayan, içine kapanık kendine ait dünyası olan insan görünümünde. Yıl boyu beklenen kaktüs çiçeği büyük bir lütuf olarak karşılanır çünkü yılda sadece bir kez çiçek açar. Bazı türlerinin çiçek açması için yaşlanması gerekir, hatta çiçeklenmeden de ömrü tükenebilir. Bu ahval içinde açan çiçeği bizi hayretler içinde bırakacak güzellikte. Sert ve dikenli bir gövdeden tomurcuklanan çiçeği, incecik, tül gibi, dokunmaya kıyılamayacak zarafette bir gelin sanki. Görüntüme aldanma bak içimde sakladığım güzellikler var diyor adeta. Dış görünüşe aldanmamak gerektiğini anlıyoruz, herkesten her şeyden öğrenecek şeyler, alınacak dersler vardır. Görünene aldanıp ön yargılarla muhatabımıza haksızlık etmemek gerektiğini, bilmediğimiz, anlamadığımız, göremediğimiz tarafları olduğunu unutmamalıyız. Erzurumlu İbrahim Hakkı der ki;

Harabat ehlini hor görme zâkir,

Defineye malik viraneler var.

Güzelliğiyle nutkumuzun tutulduğu bu çiçeğin ikinci dersi dünyanın faniliğini hatırlatmak oluyor. Bir yıl boyunca açmasını beklediğimiz çiçek, bir gün yaşayabiliyor sadece. O nadide güzellik solup gidiyor. Fani dünyanın kursakta kalan sevinçleri gibi, bakakalıyoruz öylece. O güzelliğin yaratıcısı değiliz ki canlı tutabilelim, ne çare...

Bu naif güzelliğin bir diğer mesajı da kabalığın insanı tüketen ve tahammül edilemez bir yanının olduğudur. İnce, kibar tabiatlı bir kimse dikenli, saldırgan, kaba ve sert muamelelerle yaşayamaz. Herkes tabiatının benzeriyle yaşayabilir ancak.

İkinci çiçeğimiz mis kokulu gül ağacı. Dalında dikenler olsa da dalın ucunda güzel kokulu, güzel renkli bir güldür bekleyen. “Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır.” (Duha Sûresi 5-6)

Zorluklar bizi terbiye eder. Deneyim kazanır, olgunlaşır, güçleniriz. Hayat sürprizlerle doludur, her şey kontrolümüz altında olamaz. Kimi zaman zor şartlar, insanda saklı güzelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Denildiği gibi; “Bazen uçurumdan düşerken uçmayı öğrenirsin.” Dikenli hayata sabırlı, dikensiz bir dile sahip, incelikli, nezaketli ve çevresine duyarlı karakterlere sahip olmak duasıyla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri