Hem dinin hem felsefenin kullandığı geniş kapsamlı bir terimdir. Hem ayetlerde hem hadislerde geçen bu kelime ne anlama gelir inceleyelim.
Dil alimi Seyyid Şerif Cürcanî hikmeti, “insanın gücü ölçüsünde nesnelerin mahiyet ve hakikatlerini bilmesi” şeklinde tanımlar. Râgıb el-İsfahânî de “bilginin gerçeğe uygun olması ve aklın gerçeği yakalaması” demektedir. Ayrıca Cürcânî, hikmeti iki başlığa ayırmakta; “dile getirilmiş hikmet” şeriat ve tarikat ilimleri çerçevesinde ve “dile getirilmeyen hikmet” sadece bazı mânevî seçkinlere has olan, şeklinde tarif etmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de “hikmet” kelimesi ve türevleri birçok ayette yer almaktadır. Bakara Suresi 269. Ayette “O, hikmeti, dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, ona çok hayır verilmiş demektir. Bunu, ancak akıl sahibi olan kişiler anlar.” Buyrulmaktadır. Zemahşerî bu ayette geçen hikmeti, “ilim ve amel uygunluğu” şeklinde yorumlamıştır. Ona göre âyetin devamından da anlaşılacağı üzere Allah’ın katında hakîm ilmiyle amel eden âlimdir.
Bakara Sûre’sinin 251. âyetinde Allah’ın Hz. Dâvûd’a “mülk ve hikmet” verdiği bildirilir. Müfessirlerin açıklamasına göre mülk, Hz. Dâvûd’a verilen maddî ve dünyevî gücü, hikmet de peygamberliği ve bu sayede mazhar olduğu zengin bilgileri yani mânevî ve zihinsel gücü ifade eder. Fahreddin er-Râzî ve Kadı Beyzâvî gibi felsefî birikimi olan müfessirler ilgili âyeti yorumlarken hikmeti, “nazarî bilgileri ve elden geldiğince iyi işler yapma alışkanlığını kazanmak suretiyle ulaşılan ruhî olgunluk” şeklinde açıklamışlardır.(Kur’an Yolu Tefsiri)
Nahl Sûresi 125 âyette “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır...” Burada hikmet, tebliğ ve irşad çalışmalarının temel yöntemi olarak gösterilmiştir. Anlaşıldığı üzere İslam’da davet yöntemi iki delile dayanır. Cedel ve tartışma tebliğ metodu değildir.
İhvân-ı Safâ Risâleleri’nde güzel bir benzetmeyle şöyle denilmektedir: “Hikmet bir gelin gibidir ve sadece süslenmiş eve inmek ister.”
Hikmetin geçtiği birkaç Hadis-i Şerifte şöyle buyrulur;
“Hikmet, mü'minin yitik malıdır; nerede bulursa onu alır.” (İbn Mâce, Zühd 15)
“Hikmetin başı Allah korkusudur.” (Tirmizî; Feyzu'l-Kadir, 3/ 574)
“Ben hikmet eviyim, Ali de onun kapısıdır.” (Tirmizî, Menâkıb 20)
“Hikmetin konuşulup yayıldığı meclis, ne güzel meclistir.” (Dârimî, Mukaddime 28)
Hikmetin ne olduğunu özetleyen en güzel söz İbn Abbas’ın Buhârî’de yer alan hikmet tanımıdır. Kendisine hikmet verilmesi için Allah Rasûlünün özel duâsına sahip olan bu zat diyor ki: “Hikmet, nübüvvet/peygamberlik dışındaki isâbetli fark edişlerin adıdır.” (Buhârî, Fezâil)
İmam Gazali, “hikmet, ilimlerin en büyüğüdür. En yüce varlığı en değerli ilimle kavramaktır” der. Hazreti Mevlana da “Hakkın rızkı hikmet ve marifettir. Midenizi gül ve reyhan gibi olan hikmete alıştırın ki peygamberlerin hikmet rızkını bulasınız” der.