Müthiş doyumsuz bir açlık gözbebeklerimizde.
Koca çarkın dişlilerinde öğütülen her bir insan
Ne yapsan doymazsın,
Nereye gitsen anlam katamazsın hayata
Neden?
Bitmek bilmeyen mutsuzluğumuz
Doyumsuzluğumuz neden?
Açlık sadece maddi olana mı?
Değil elbet!
İçimizde bir yerde eksildikçe eksilen
Bir ruhun çırpınışları var
Ceviz, dut, akasya, gül
Hiç birinden nasiplenmeden
Solgun gözlerin doymak bilmeyen açlığıyla
Ölüyoruz, öldükçe…
***
Özdemir Asaf, manevi boşluğu şöyle anlatır:
Dünya o kadar büyük ki;
Bir noktayım ortasında, ne yapsam.
Bazen de o kadar küçülüyor ki dünya,
Devrilecek sanıyorum, kımıldarsam.
Hayat o kadar uzun ki,
Öyle bitmez geliyor ki bir an...
Bir de bakıyorum, o kadar kısalıyor ki,
Ne çıkar, diyorum, bir hayattan
Saadet o kadar lazım ki yaşayana;
Billâhi can verir uğrunda insan.
Hem o kadar boş ki mesud olmak,
Günyüzü görmeden ölenlerin arkasından
...
Evet, gün yüzü görmeden çarkta ufalanıyoruz her geçen gün.
Peki neden?