Fatime Kartı yazdı: Gerçek imana sahip olmak

Bugün, Filistinli bir kadının bütün dünyaya meydan okuyan konuşmasını gözyaşları içerisinde dinlerken, imanın nasıl bir güç olduğunu düşünmemek mümkün olmadı.

Bugün, Filistinli bir kadının bütün dünyaya meydan okuyan konuşmasını gözyaşları içerisinde dinlerken, imanın nasıl bir güç olduğunu düşünmemek mümkün olmadı. Dünyanın en zayıf bırakılmış, görünüşte esaret altında olan halkının, bir kadını -muhtemelen bir annesi- dünyaya özgürlük manifestosunu haykırırken imanından güç aldığı aşikar olan sözlerinden bir kısmı şöyleydi: “Biz dünyanın en özgür halkıyız, biz Filistiniz, biz bu dünyanın özgür halkıyız, biz bu dünyanın en özgür ülkesiyiz. Diğer ülkeleri de biz özgürleştireceğiz. Filistin halkı hürdür ve hür kalacaktır. Topraklarımızı işgalden kurtarmak için şehit vermeye devam edeceğiz. Her neslimiz yeni bir direnişçi olacak, yeniden dirileceğiz, biz direnişçiyiz ve direnişçilerin torunlarıyız.”

Bütün dünya zalimlerine meydan okuyan bu kadın; bana Said-i Nursi’nin darb-ı mesel olan şu sözlerini söyletti.

“İman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. Gerçek imana sahip olan insan bütün dünyaya meydan okuyabilir.”

Zulüm bataklığına batmış, ağzından gah salyalar akıtan, gah alevler saçan bin kollu canavara karşı dimdik duran, bu zayıf bırakılmış bir avuç Filistinli Müslümanın arkasındaki güç Allah’a imandan başka ne olabilir!. Yetmiş yılı aşkın bir zamandır akıllara durgunluk verecek şekilde yurdundan sürülen, kundaktaki bebelerine varıncaya kadar öldürülen bu halkın, hala tükenmemiş olması ve direnişini sürdürmesi akılla açıklanacak bir durum değil, ancak iman gücünün varlığı ile kavranabilecek bir konudur.

Çünkü İman, Allah’tan gelen en büyük ve tükenmeyen güçtür... Çünkü iman her türlü kayıttan kurtularak hürleşmektir... Çünkü iman, imkandır... “Hasbunallah ve ni’mel vekil...” Düsturuyla yaşamaktır.

Teslimiyettir İbrahim misali... Ateşe gözünü kırpmadan atılabilmak, evladının boğazına bıçağı çalabilmektir, gencecik karısını ve yavrusunu çöl ortasında korunaksız bırakıp başını geriye çevirip bakmadan gidebilmektir.

Meryem olup, bebeği kucağında, taşlanarak öldürülmeye tereddütsüz yürüyebilmektir iman...

Rasulullah sevgisidir Sümeyra binti Kays misali; babası, kocası, kardeşi ve oğlunun cesetleriyle karşılaştığı halde Rasulullahın sağ olduğu müjdesini almak için koşuşturan, müjdeyi alınca da “Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah! Siz sağ olduktan sonra her türlü musibet hiç gelir bana” diyebilmektir.

İman, -Rasulullah’ın verdiği işaretle şehit olacağını bile bile- ordunun savaşmaya karar vermesine sebep olan konuşmayı yaptıran güçtür. İmanı, Abdullah b. Revâha’ya şunları söyletiyordu Mute seferinde: “Ey kavmim! Vallahi sizin şimdi istememiş olduğunuz şey, arzulayıp elde etmek için sefere çıktığınız şehitliktir. Biz insanlarla ne sayıca, ne silahça, ne de at ve süvarice çokluk olduğumuz için değil, Allah’ın bizi şereflendirmiş olduğu şu din kuvvetiyle savaşıyoruz. Gidiniz, savaşınız! Bunda muhakkak ki iki iyilikten biri, ya zafer ya da şehitlik vardır. Vallahi Bedir Savaşı’nda yanımızda iki at, Uhud Savaşı gününde de bir tek at bulunuyordu. Eğer bu seferimizde düşmana galip gelmek kaderde varsa, zaten Allah’ın ve Peygamberimizin bize vaadi de böyledir. Allah vaadinden vazgeçmez. Eğer kaderde şehitlik varsa, böylece cennetlerde kardeşlerimize kavuşmuş oluruz.”

İman; kavmi eliyle dışlanmışken, serseriler tarafından hakarete uğrayıp taşlanmışken, kan revan içindeyken, ama en çokta kalbi kanarken “Ey Rabbim! Benim üzerime çöken bu musibet ve eziyetler, eğer senin bana karşı bir kızgınlığından ve öfkenden dolayı değilse; çektiğim bu sıkıntıya hiç aldırış etmem ve hepsine tahammül ederim. Biliyorum ki; güç ve kuvvet ancak sendedir.”Diyebilmektir

İman; Birtakım insanlar onlara, “İnsanlar size karşı asker toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde bu zor durumda korkakça davranıp Allah’a olan güvenini kaybetmek şöyle dursun, güven patlaması yaşayarak “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” diye cevap verebilmektir.

İman; karşılarında dev bir ordu görünce “...Bugün Calut’a karşılık bizim gücümüz yok...” diyecek kadar İman zaafiyeti içerisinde olanlara karşılık “Nice az birlik vardır ki Allahın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir... Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, bize sebat ver ve inkarcı toluluğa karşı bize yardım et diye niyazda bulunarak” düşman saflarına dalma cesareti göstermektir.

İman; Filistinli küçücük bir çocuğun acılar içerisinde kıvranırken “Allah bizi imtihan ediyor, samimi olup olmadığımızı deniyor” demesidir.

İman; filistinli bir annenin öpmeye kıyamadığı delikanlı yavrusu kanlar içerisinde son nefesini verirken, sonsuz hayatta kavuşacağı inancının verdiği metanetle O’na, kelime-i şehadeti telkin edebilmesidir.

İman; evlatlarırının ceset parçalarını enkazların altında toplayıp poşete koyarken bile Allah’a isyan etmeden, ona teslim olup güveninin sarsılmamasıdır.

İman; bütün dünyanın zulme sessiz kaldığı ve yeryüzünde bunca müslümanın yaşadığı bir zamanda yapayalnız kalmaya rağmen mukaddesatını korumak adına ilk kıblesinde ölümü göze alarak nöbete durabilme bilincidir.

Ve... Terk etmemektir Aksa’yı, iftiralara rağmen, topraklarını sattılar o halde hakettiler, vicdansızlığına vakarla göğüs gererek bırakmamaktır kutsallarını. Karşılarında, kendisine müslümanım diyerek zulme ortak olan korkakların, göbekleririni ve cüzdanlarını şişirerek keyif çatmalarına karşılık, metanetini kaybetmeden direnişe devam diyebilmektir.

...Ve daha o kadar çok şeydir ki iman, onu anlatmaya yürek dayanmaz, kelam yetmez. Dün bir avuç öncü sahabe hayatlarıyla anlattılar bize onun gücünü... Bugün filistin haykırıyor mücadelesi ile... Ve her zaman yeniden doğacak temsilcileri, iman dolu göğüslerini siper etmek için zulme... Korkaklara inat...

“De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler. Ve yine onlara şöyle söyle: “Siz bizim hakkımızda ancak şu iki güzellikten; zafer veya şehâdetten başka bir şeyin gelmesini mi gözetip duruyorsunuz. Biz ise sizin hakkınızda, ya Allah’ın kendi tarafından veya bizim elimizle sizi cezalandırmasını bekliyoruz. Öyleyse bekleyin, biz de sizinle beraber beklemekteyiz.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri