Her anı imtihan olan şu dünyada farklı sebeplerle birbirimize bağlanır, bel bağlarız. Yalnızlık Ahad olana mahsusutur çünkü. Kimileriyle bağımız doğuştandır. Daha rahimdeyken bağlanırız hayat kaynağımıza. Anne-evlat arasındaki bu kutsal bağ ömür boyu devam eder.
Kardeşlik... ne kadar değerlidir. Kardeşi için yapamayacağı şey yoktur insanın. Bu yüzdendir ki zaman zaman uzaklaşsa da küsüp darılsa da kopamaz bir türlü. Döner dolaşır bir şekilde unutulur küslükler dargınlıklar. Ne de olsa aynı rahmi paylaşmış aynı memeden süt emmiş aynı kucaktan beslenmişlerdir. Nice acı,tatlı yaşanmışlıklar bağlar kardeşleri birbirine.
Baba oğul hele... Dağ gibi durur babalar evlatlarının ardında. Her türlü fedakarlığı yapmaktan çekinmeyen babalara karşı evlatlar da geri durmazlar sevgide, fedakarlıkta...
Kimseciklere açılamayan sırların sahipleri... Yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen arkadaşlar, dostlar, eşler ne çok şey ifade ederler birbirlerinin hayatında...
Kendileri olmadan hayatın anlamı olmadığını düşündüğümüz, can ciğer olduğumuz, bir gün bile görmemeye dayanamadığımız sevdiklerimiz...
Bir anına bile hükmedemediğimiz şu fani dünyadaki fani sevgileri kalplerimize koyan Baki’nin rızasına dönüştürmedikçe fani kalmaya mahkum olacaklar. Beraberliğimiz sadece fani olan dünya hayatı ile sınırlı kalacak. Rabbimiz sevdiklerimizle beraberliğimizi ebedileştirmemizin yolunu gösteriyor bize. Beraberliklerimizi bakileştirmenin yolu Baki için sevmek, Baki için bir araya gelmek, Baki için bağ kurmaktan geçer.
“O gün Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olanların dışındaki bütün dostlar birbirine düşman kesilirler.” (Zuhruf/67) “İman edip de zürriyetleri iman ile kendilerine tabi olanlara zürriyetlerini kavuştururuz. Ve yaptıklarından hiçbir şey eksiltmeyiz. Her insan kendi yaptığına bağlıdır.” (Tur/49) Amel defteri kendisine sağından verilen kimse, kolay geçireceği bir hesaba çekilir ve arkadaşlarının yanına sevinçle döner. (İnşikak/7-9)
Bu dünyada ailesinin içinde mutlulukla yaşayıp ebediyette kendini yalnızlığa mahkum etmenin kötü akıbetini de duyuyoruz elbette Kitab-ı Kadim’in sözlerinde
“İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.”(Abese/34-36)
“Kendilerine tabi olunanlar, azabı gördükleri zaman, tabi olanlardan uzaklaşacak ve aralarındaki bütün bağlar kopacaktır.” (Bakara/166)
“Yazıklar olsun bana! Keşke falanı dost edinmeseydim!” (Furkan28)
Rasûlüm! Onları yaklaşan o kıyâmet günüyle korkut! O vakit insanlar kederlerini dehşet içinde yutkunurlarken yürekler gırtlaklara dayanır. Artık zâlimler için ne sıcak bir dost bulunur, ne de sözü dinlenir bir şefaatçi.” (Mü’nin/18)
Öyle ki, o günün dehşetinden dost dostun hâlini sormaz.”(Mearic/10)
“Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.” (Mearic/11-14)
Ne garip varlıktır insanoğlu. Tezat içerisinde hareket etmekte üstüne yoktur. Tefekkür edip kendini kontrol ettiğinde ne kadar mantıksız hareket ettiğine kendisi de tanıklık eder zaman zaman. Ama gel gör ki bu mantıksızlığını ikrar etmesine rağmen aynı şeyi yapma konusunda kendisine hakim olamaz. İmtihanı kazananlar mantığını devreye sokma konusunda istikrar sağlayabilenler olsa gerek.
Dünyaya bel bağlamaması gerektiğini, her şeyin fani olduğunu, günün birinde sonsuza dek sahipmiş gibi sarıldığı her şeyin onu terk edeceğini ya da kendisinin bu varlıkları bırakıp gitmek zorunda kalacağını bilir ama hiçte bu gerçeğe uygun hareket etmez. Tam aksine fani olana baki muamelesi yapma konusunda üstüne yoktur.
“Yeryüzündeki herkes fanidir. Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin zatı sonsuzdur.” Gerçeğine göre hareket edip kalbine şöyle seslenebilenlere ne mutlu:
“Fânîyim,fânî olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem.
Ruhumu Rahmân'a teslim eyledim, gayrı istemem.
İsterim,fakat bir yâr-ı bâkî isterim.
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim.”