Ey iman edenler! Diye başlar. Hep etkilemiştir beni “Ey iman edenler! hitabı. Çünkü kullarının arasından özel seslenmedir iman edenlere. Onore etmektir, özel olduğunu hatırlatmadır muhataba. Bununla beraber müthiş bir sorumluluk yüklemedir.
Bu hitap iman etmiş olmanın ayrıcalığını ve yükümlülüğünü hatırlatmadır. Sen mü’minsin der, o halde mü’mince davranmalısın...
Sorumluluğun gereği olarak hitabın ardından emir gelir “Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ola ki sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”
“Bir topluluğa olan kininiz sakın ola ki sizi adaletsizliğe sürüklemesin” İşte can alıcı cümle... O gün bu zulme muhatap olan sevgili Peygamberimiz ve sahabe efendilerimiz için ne ifade ediyordu, nasıl bir duygu yaşatıyordu bütün merakıma rağmen hiç tahmin edemesem de benim için her okuduğumda bu dinin Hak Teala tarafından indirildiğinin ve mükemmelliğinin delilidir.
Düşünün ki bu topluluk 13 yıl boyunca size en korkunç işkenceleri reva görmüş, sonunda da sizi evlerinizden yurdunuzdan evlatlarınızdan, sevdiklerinizden etmiş. Böyle bir düşmana karşı bile adaletli davranmayı aşırılığa kaçmamayı salık veren emir cümlesi ile karşı karşıyasınız. Sadece böyle bir emri duymak bile bir insanın bu dinin doğruluğundan şüphe etmemesi, bu dine hayranlık duyması için yeterlidir bana göre. Can düşmanına karşı bile adil ve insaflı olmayı hedefe koymak!.. Maide suresi 2. Ayette “Sizi Mescid-i Haramdan alıkoydular diye birtakımlarına duyduğunuz kin sakın ola ki sizi haddi aşmaya sürüklemesin.” Cümlesi ile konu daha da özelleştirilir.
Esasen iktidar elde eden insan, zulme uğramasa bile iktidarın verdiği hırs ve güç ile aşırılığa gitmesi sıkça rastlanan bir durumdur. Kaldı ki insan, doğası gereği kendisine yapılan zulümleri unutamaz. Bu zulümlere karşılık verecek güce ulaştığında ise intikam hırsı gözünü ve vicdanını körleştirir. Bu bağlamda Mekkeli Müslümanların psikolojilerini düşünelim, kendimizi onların yerine koyalım: Sırf Allah’a iman ettiler diye dinlerinden dönmeleri için zorlanan, hor görülen, alay edilen, kırbaçlanan sokaklarda sürüklenen, onurları zedelenen, aç ve susuz bırakılan, evlerine mallarına el konulan, gözlerinin önünde sevdikleri işkence altında katledilen, sakat bırakılan... Nihayet beş parasız, tüm varlıklarını geride bırakarak göç etmek zorunda bırakılan hatta göç etmelerine bile izin verilmeyen, gizli bir şekilde evlerini evlatlarını yurtlarını terk etmek durumunda kalan, yakalandıklarında ise şiddete uğrayan hapsedilen...
Bu insanlara yepyeni bir davranış biçimi, hiç alışılmamış o güne kadar bilmedikleri ahlaki duruş öğretiliyor. İntikam ve hırs ile hareket etmeyi alışkanlık haline getiren, kan davalarının sonu tükenmez savaşlara sebep olduğu bir davranış kalıbından affetmenin ve adil davranmanın had safhasına ulaştıran bir ahlaki duruş emreden bir din. Eline imkan geçtiği halde intikam duygusu, kin ve öfke ile değil, adalet ile davranmayı ilke edinmek. Söyler misiniz böyle bir dinin alemlerin Rabbi olan Allah’tan başkası tarafından vazedilmesi mümkün müdür?
“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutunuz; kendiniz, anne babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Haklarında şahitlik ettikleriniz zengin olsunlar, fakir olsunlar, Allah onlara sizden daha yakındır. İğreti arzularınıza uyup adaletten sapmayınız. Eğer şahitlik ederken dilinizi eğip bükerseniz ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı bilir.” (Nisa/135)
İşte hak dinin insanı ulaştırmaya çalıştığı zirve. Zulmün had safhada yaşandığı günümüzde bu hedefe ulaşma çabası her türlü takdire şayandır. Bu ayetlerin yanına şu ölümsüz cümleleri de koyduğumuzda yüce dinimizin prensiplerine hayran olmamak mümkün değil. “Zulüm meyletmeyin! yoksa size de ateş dokunur”(Hud/113)
Rabbim bu yüce ahlaka ulaşma çabası içinde olan gönülleri her türlü yardıma mazhar etsin, en küçük zulümden azat etsin. Zalime de fırsat vermesin.