“Onlara bir musibet geldiği zaman: Biz Allah'ınız ve elbette O'na dönüyoruz, derler.”
Bakara suresi 156. ayetinde, başlarına bir musibet geldiğinde sabreden mü’minlere ait bu cümleyi okuyunca insan, nihai hakikatle yüz yüze geliyor. Bu dünya, Allah’ın bizleri yaratması ile başlayan ve yine ona doğru akıp giden bir yolculuktan ibarettir. İnsanoğlu da garip bir yolcu. Gariptir çünkü asıl vatanından ayrıdır ve vatanına kavuşmak için yolculuk etmektedir.
Asıl itibariyle bu dünya yolculuklarında da yolcu, bir parça gariptir. Dünyada yaptığımız yolculuklar bu yönüyle de bize asıl yolculuğumuzu hatırlatır. Sevgili Peygamberimiz’in (a.s) “Dünyada garip bir yolcu gibi ol” sözü ile bu gerçeği hatırlatarak yolcu ahlakı ile davranmamız konusunda uyarması dikkat çekicidir. Ayrıca kendisini de bir yolcu olarak tasvir etmiştir. “Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim.” (Tirmizi,Zühd.44) Şu hadislerinde de yolculuğun kısalığına dikkatlerimizi çekmiştir. “Ahirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadarcık bir su ile döndüğüne baksın.” (Müslim, Cennet 55) Buna rağmen insanların çoğunluğunun yolcu olduğunu unutan, yolu mesken tutan, hatta yolculuk bitene kadar gafil olup “son durak!” uyarısıyla kendine gelecek olanlardan müteşekkil olduğunu söyleyebiliriz.
Şairin dediği gibi: “Kendi yönünü bulamayan için yol yoktur. -bir sürüklenmedir bütün “yürüme” si.”
Yolculuk, basit bir yer değiştirmeden ibaret gibi görülse de asıl itibariyle; yolcuyu geliştiren, kalbi ve ruhu büyüten, dönüştüren zorlu, tehlikeli ve meşakkatli bir süreçtir. Önemli olan bunu bilerek bu süreci iyi değerlendirmektir.
Dünyayı kalıcı gören ve mesken tutan bakış açısı, yaşayış biçimimizi ve ahlaki duruşumuzu da birebir etkilemektedir. Dünya hayatını bir yolculuk kendisini de bir yolcu olarak kabul eden insanın, bu bakış açısının davranışlarına ve ahlakına yansımasını beş maddede özetleyebiliriz.
1- Yolcu olduğunu bilerek yaşayan bir insan “yolcu yolda gerek” misali sürekli hareket halindedir. Boşa geçirecek zamanı yoktur. Yolculuğunun ne zaman biteceğinin de belli olmaması onu daha da enerjik hale getirir.
2- Karşısına çıkan ve her an geçip giden birbirinden güzel manzaraların ve güzelliklerin geri gelmeyeceğini bilerek hayretle, tefekkürle ve coşkuyla seyreder. Ancak bu güzelliklerin gelip geçici olduğunu unutmaz ve onlara dalıp yolculuğundan geri kalmaz.
3- Yol ve eşya ile ilişkisi sağlıklıdır. Yola ve yolda kullandığı eşyaya nihai manada sahip olmadığını bilir. Yolculuk sırasında kullanılmak üzere kendisine emanet olarak verildiğini, ihtiyacı kadar faydalanıp kendisinden sonra gelenlere bırakıp gideceğinin farkında olarak davranır. Taşıyamayacağı ve kullanamayacağı şeyleri bir yolcu olarak kendisine yük yapmaz.
4- Diğer insanlarında tıpkı kendisi gibi birer yolcu olduğunu yani yol arkadaşları olduğunu, beraber yürümeleri gerektiğini bilir. Yol arkadaşları ancak birbirine yardımcı olurlar düşüncesi ile yardımlaşma ahlakı içerisinde hareket eder. Çünkü hep beraber aynı maksada yürümektedirler. Dolayısı ile bu bir müsabaka değil yardımlaşmadır. Çelme takmak, kavga etmek gibi davranışların sadece yolculuğunu sekteye uğratacağının farkındadır.
5- Yolculukta elde ettiği kazanımların kendisini ana vatanında azık olacağını bilerek mümkün mertebe güzel tecrübeler elde etmeye, güzel anılar biriktirmeye gayret eder, yolculuğunda hoş bir sada bırakmaya çalışır.
Farkında olalım ya da olmayalım her an her saniye, her salise Allah’a doğru sevk olunuyoruz. Ömrümüzden geçen her dakika bizi biraz daha O’na, o büyük buluşmaya yaklaştırıyor. Zamanda bir yolculuk içerisindeyiz. Zaman durmadığına göre yolculuğumuz da durmuyor. Yolculuk o kadar kısa ve acil ki molaya zaman yok. Böyle yolculuklarda mola olmaması normal olsa gerek. Sadece duraklarda inmesi gereken yolcular için mola verilebiliyor. O da diğer yolcuları uyanık tutup gafleti dağıtmak ve hedefe odaklamak için olsa gerek. Hedefini unutarak tembellik yapmak, gaflete dalıp yolcu olduğunu unutmak, mızmızlanmak, şikayet etmek, doyumsuzca hareket etmek gibi davranışlar, yolculuk sırasında bizi ve yol arkadaşlarımızı mutsuz edeceği gibi gideceğimiz ana yurdumuza da yorgun ve azığımız tükenmiş olarak gitmemize sebep olacaktır.
Kendisinin bu dünyada yolcu olduğunu bilen mü’min gideceği yere de hangi azıkla ulaşabileceğini iyi bilir.“...Ahiret için azık biriktirin. Kuşkusuz azığın en hayırlısı takvadır...” (Bakara/197)
“Hakikat şehrine yolcu değilsen
Ne yolcuyu eğle ne yolu incit” (Aşık Hüdai)
Duamız şudur ki Rabbimiz hakikat yolculuğunda muvaffak kılsın her birimizi..