Bu kadar teknoloji yoktu
Bu kadar evlerin içinde akan nehirler
Ve hafta da bir yıkanma günleri olurdu dere boylarında
Bu gün benim yıkama günüm ve yüreğinizi yıkarım
Ak sütten çıkmış düşünce olursunuz
Dolaşalım evleri bir bir, meyhaneleri, lokantaları
Bir salonda bize dik dik bakan bir ihtiyarı
bakış uykusundan uyandıralım
Anlatsın uykuda geçen zamanları, direnişe zinde beyinleri
Bir tiyatro sahnesinden ekstante seçelim
Hangi ülkenin hangi dağında bir sanatçı erkek mutlu
Mutlu eden tanrıçayı yazalım
Ellerimizde mevsimlerden bir enstrüman olayları getirip yaşatalım
Sen enstrüman çaldıkça ben kendimden geçeyim
Bu güne kadar biz kontrol edildik
Şimdi sıra bizde ve acıya doymuş bu topraklarda
kendimize mutluluk hayali seçelim
Sanatçı dağdan iner
Önce sevgilisini bize emanet eder sonra da sevgisini
Önce biz değişiriz sonra mevsimleri değiştiririz
Ellerimizde enstrümanımız
Yüreğimizde sevdaya sözleşmiş anlaşmamız
Sahnede yaşlı adamı uyandırmazsak yaşayacaktı belki
Ama sanatçı adam
Ama yaşlı adam sahnede vurulur ensesinden tek kurşunla,
inanılmış büyük erdemler adına bir katillik
Yüreğini katrana batırıp
ortalıkta gezinen gizli yüzlerce işlenirdi bir cinayet daha
ama bu sefer insanlık öldü galiba
Kim bu vahşeti yazsa ölüm sırasına koymuştu onu büyük erdemler
Geliyorum sana tanrım böyle gitmeyecek bu vahşet