Karşılıklı atışmalar veya karşılıklı kalkışmalar insanları geliştirir ve asla kötü bir sonuç düşünmemek gerekir. Birbirlerine yetişmeye çalışan kalkışmalar ve atışmalar insanı motive edebilir. Ancak tahribat veya yok ediş amaçlı tezgâhlar kurulmadığı sürece konuştukça insanlar gelişir ve geliştirir. Bir yerlerden alınan kelimelerin ve düşüncelerin varması gereken merkezlere belki bu sayede erişmiş olur. Gelişmeye katkısı olacak düşüncelerin geliş yöntemleri de bellidir. Tartışmak pazarlık değil ve insanlar konuları tartışırken pusu kurmaz ve insanların kendi kurduğu pusuna düşüşe sevinmez. Çünkü tartışmak bir entelektüel etkinliktir, bir kültürel olgunlaşma göstergesidir. Tartışmanın özellikle ön planda tuttuğu konu tüm yaşamın rengi olduğunda kendisinin de boyanacağını ve aynı rengi alacağını düşünmeli. Yaşamı pusu kurma üzerine kurgularsan günün birinde sende düşersin aynı pusuya unutma. Senin nerelerde hangi pusuya düştüğünü veya seni takip etmedikleri için tenhalarda heder olursun. Bazı şeyleri bilmenin ve öğrenmenin eğitimi olmayabilir ama tarihin neolitik dönemden günümüze getirdiği tecrübelerde aynı eğitim etkisinde kendini sana ispatlama mahiyetinde gösterebilir. O dönemlerde yanlış olduğunu düşündüğü şeyleri en acımasız şekilde yönelimle ortadan kaldırma cihetine gidilebiliyordu ancak günümüzdeki gelişmeler ve bilimin bize öğrettiği öğretisi her şeyin bir hal çaresi ve de vahşeti uygulamadan yapmak mümkündür. Cadı avındaki yapay yaklaşımlarda olduğu gibi önce sorun yaratıp sonra sorunu çözmeye kalkışarak kendini kahraman ilan edemezsin çünkü güneş ile şaka olmaz ve her halükarda senin gerçekliğini gözler önüne serer.
Neler yaptıysan sofranda en allı pullu haliyle gözlerine ziyafet çeker. Bu ziyafet senin kendi icadın olduğu için en önde seni cezp eder ve seni senden aldığı zaman seni peşinden sürüklemiştir. Senin üretimin, sahibi olmaya en fazla sen sahip olmayı hak edersin, emek senin ve üretimde senin ise ya harcarken veya yaşarken en iyi senin yaşayarak zaman geçirmen en ahlaklı yöndür. Yani olumlu üretim veya olumsuz üretim de de önce senin yaşaman, tadını alman veya acısını “kendi düşen ağlamaz” misali yaşarsın. Sofraya getirdiğin şeyden rahatsız oluyorsan; sofranda duran canlı bir obje olduğu içindir. Sana doğru işlev görmeye başladığından senin de rahatsız olacağın, seni rahatsız edeceği bir konuma geleceği de muhakkak. Bir dönem veya yaşamın herhangi bir yerinde olumsuz bir davranışta başarılı olsan dahi kötülüğün yaşama hâkim olunması için çalışılmaz. Ya da o alanda kariyer yapılamaz ve yapılmamalı da, ama yapmaya kalktığınızda veya bunu, olumsuzluğu devam ettirmeyi düşündüğünüz de güneş de doğar bunu da unutmamak lazım. Olumsuzluk için çalışan insanların kendi sicilleri onları gittiği her yerde takip eder. Unutmayı ortadan kaldırdığınızda her zaman ve her şeyi gözden geçirme özgürlüğünü elde edersiniz veya gözden geçirme mecburiyetini hissedersiniz buda sizi empati kurmaya zorlar ve daha sonra empati kurduğunuz konuların veya kişilerin yerine geçtiğinizde oralara veya onlara doğru bir kayışı ve daha sonra da sevgiyi hissedersiniz. Bu hissediş başka bir sürecin başlamasına denk gelir ve başka bir süreç başlar. Karanlıklar insanı olmaktan sevgi insanı olmaya ilginç bir yolculuk yapmış olursunuz.
Karanlıkların en karanlığı ve korku perileriyle korku iklimini yaratan ortamların ev cafcaflı etkisinin kaçıştığı bir nokta vardır ki onları korkutan ve onları kovalayan güneşin doğuşun şafağı olduğunu bildiklerindendir. Gerçek yüzler olduğu gibi ortaya çıkacaktır ve o kadar da korkutucu olmadıkları anlaşılınca korku rüzgarların dindiğini görünce etkilerine son verilişini göreceklerdir. Korku iklimini oluşturan korkutma ve satın almalar, yanılmalar, aldatmalar hiçbir zaman gerçeğin ve aydınlığın yerini tutamayacağını güneş kendini gösterdiğinde ayan beyan görünecektir. Siz yaşama daha ne kadar yalanı hakim kılabileceksiniz ki? Ama korkunun ecele faydası yokturu söyleyen kültür birikiminin kaç bin yıllık emek üretimi olduğunu bilenlerin kaçınılmaz son dediğini de gözlemleyerek söylemişlerdir. Bu söyleyiş emek sarf edilmeyerek söylenmiş laf değildir ve her anına, her gelişmesine ve her kazancına emek ve bedel ödenerek ödenen şeyin karşılığı birikimler yapılarak toplanan totele yerleşik bilgidir. Günümüz ilişkilerinde gelişmelerin teknolojiye evrilmesi ve bu alanda muazzam gelişmelerin bilgileri ortaklaştırdığını ve isteyen herkesin anında bilgi sahibi olabileceği sosyal medya yayınları büyük bir hizmete imza atmıştır. Ancak buna rağmen bilgisizliğin peşinden koşuşturanlara bir şey demek gerekirse bilinçli aptallığı tercih edenlere daha fazla ne söylenebilir ki? Yolunuz sizin gidebileceği cehenneme kadardır ama bilin ki siz bir tek kendinize zarar vermiyorsunuz ve insanlığın başına bela olmaya da devam ediyorsunuz. Teknolojinin daha sağlıklı kullanılmasıyla ilgili karşı duruş sergilense o konuyu da tartışmak ve insanları merkezden çıkarmayana daha sağlıklı yaklaşımları geliştirmek için tartışmalar yapılabilir.