Yapamadıklarımızdan pişman oluruz
Yaptıklarımızın yanlışlarından da pişman oluruz
Peki ya hiç denemeseydik gelişir miydik?
Gelişme dediğimiz yavan bir ekmek gibi
yılların içine kendini katmak mıdır?
Rengi, etkisi belli olmayan akıntıda sürüklenmek midir?
Ben hareket ediyorum
Sineme bıraktığım kor ile alnım mevsimleri yaza çeviriyor
Alnım buzullarla didişmede buzullar eriyor
Bir mevsim daha devriliyor
sokak eylemlerinde devrilen bir direnişçi gibi
iz bırakarak ve geri dönme sözüyle yol alıyor
Bu kadar sakin bir gövdede nasıl olurda durulma olmaz
Bu küçücük yürek durmak bilmeyen nehir akıtır
Sırrını emeğine borçlu bu ten değdiği teni yakıyor
sevdiceğini korumak için hep nadasa çekiliyor
Her zaman el değmemiş sevda olmayı beceriyor
yine becerdi galiba
Sinemden aşk çıktı gökyüzüne serili durdu
Sordum neden böyle yapıyorsun
Asılı bulunan yıldızların bağları zayıfladı
Aşağıdan destek sunayım da yıldızlar dökülmesin dedi
Bu kadar bekletme
Seni beklerken dökülen, aka boyanan saçlara ne demeli
Keskinliğiyle bilinen gözlerdeki bakışları nereden geri getirebiliriz
Üzerime yağan kırağı serinliği sağanağa dönüştü
Bir anne evladını korumak için göğsünü kurşuna verdi
Bir ceylan koçu avcıların saldırısında kaybettiği üyenin öcünü alırken
on kurşun yedi ama avcıyı devirmeyi başardı
Bir şiir kafasını kaldırıp sen bunları da gördün mü dedi
Evet gördüm gördüm ne için burada olduğumu sanıyorsun
Peki ya donarsan, ya zarar görürsen
Ben görmeden, gezmeden nasıl gelişirim
Sizinle diyalogu nasıl geliştiririm deyip sineme giren soğuk duş
krater gölünde fokurdayarak başka coğrafyalara yol aldı