Başlık ve isim, çok cazip olmasa da Diyarbakır'ın değerlerini ve kültürünü tanıtma ve halka yansıtma bakımından 14-22 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek bu festival kapsamında, çeşitli alanlarda etkinlikler düzenlenecek ve konuşmalar yapılacaktır.
Titremeyen ellerle, kesin kararlarla, korkmayan yüreklerle ve derin düşüncelerle Diyarbekir'in değerlerini tanıtmak ve kültürüne ışık tutmak için hepimize görev düşmektedir. İşte bunun için yola çıkıyor ve Yahya Kemal Beyatlı'nın ifadesiyle: "Nur Şehri Amid"e geliyoruz. Bugün ülkemizin üzerine gölge düşmüştür Gölgeyi geldiği yere doğru itecek olan, ancak arı duru bir ışıktır.
Bir kara vaktin karşısına ak bir vakitle, güneş vakti ile ve ışıkla çıkmak gerek. Aydınlık şahsiyetlerin fikir bazusuyla karşılamak gerek bu şöleni. O nedenle Diyarbakır bir merkezdir. Kültür edebiyat, düşünce ve sanatın boy gösterdiği medeniyetler şehirdir. Bu topraklarda değerlerini tanıtmak ta boynumuzun borcudur.
İki konferans/söyleşi yapmak için geliyoruz.
BİRİNCİSİ:18 EKİM 2023 Çarşamba günü saat:14.00 'te. Prof. Dr. Fuat Sezgin İl Halk Kütüphanesi'nde (Adres: Mezopotamya Mah. Mahabad Bulvarı No:43 Kayapınar/ DİYARBAKIR)
Bu söyleşimizde, şehrimizin iki değerini, yani Cahit Sıtkı Tarancı ve Ali Emiri'yi bütün yönleriyle tanıtacak ve anlatacağız.
İKİNCİ KONFERANS: 19 Ekim 2023 Perşembe Günü saat: 16.30'da Ulu Cami civarında bulunan Ahmed Arif Müze/kütüphanesinde Diyarbekir'in has evlatları Sezai Karakoç ile Ahmed Arif'in ilişkilerini, mektuplaşmalarını, Mezopotamya'nın bu iki şairinin buluştukları kavşak ve bilinmeyen yönlerini anlatacağız.
Kadir bilmez bir dünyada bütün ömürlerini şiire ve doğdukları kentin değerlerine ayıran ve önemli kavramlar etrafında kozalarını örerek geçiren, gençliğe önem veren ve "şehir olmanın ötesinde bir ülke olan Diyarbakır"a olan aşk ve sevdalarını dillendireceğiz. adeta bir manifesto ilanında bulunan Karakoç:
"Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden inen bir karar vardır"
Diyerek umutsuzluk sislerini dağıtmakta ve gençliğe adeta dağ başındaki bir fener gibi yol göstermektedir.
Ahmed Arif de:
"Vay kurban toprak nasıl ayartılır
Yüz vermez topal öküze
Ve almaz koynuna kara sabanı"
Diyerek bu bölgenin ıstırabını dile getirir.
"Yangın var!" der gibi bağıran ve herkesi bilinmez bir yöne ve maceraya doğru sürükleyen politika tulumbacılarının sandığı gibi bu yangın, dışarda değil, kendi içimizdedir, ruhlarımızdadır, beyinlerimizdedir. Kavgaya son verecek şekilde zihinlerde ve ruhlarda bir tez ortaya atan Karakoç ve Ahmed Arif, her kesi ve kesimi bu yangını söndürmeye çağırmaktadırlar. Biz, bunun çabası ve toplumun tüm kesimlerine ulaştırmanın gayreti içindeyiz.
Vakti olan ve ruhunu bu kirli dünyanın hay u huyundan uzaklaşmak suretiyle dinlendirmek isteyenler buyursunlar bu konferansa... Yunus'un dediği gibi: "Her dem yeniden doğarız
Kimdir bizden usanası..."