-.. /Annesini hiç görmemiş Dılda; O’nu doğururken ölmüş.
Bu ismi de annesi ölmeden önce vermiş kendisine. Babası bu küçücük bebeği konu, komşu, akraba, dost yardım ve destekleri ile büyütmüş.
Dılda yedi yaşına kadar babanın yanında köyde annesiz bir halde büyümüş. Arada bir uzun süre şehirde evli olan ablası ve eniştesinde kalıyor.
Sonra bir gün babası bir köy kavgası sırasında araya girip kavga edenleri ayırmaya çalışırken kimin silahından çıktığı belli olmayan bir kurşunla öldürülmüş.
Bu olaydan sonra Dılda'yı arada bir yanında kaldığı ablası evine götürmüş.
Dılda Diyarbakır'da liseyi bitirmiş. Üniversite sınavlarına hazırlandığı sıralarda arkadaşları tarafından lilika denilen uyuşturucu illeti ile tanışmış. Geceleri eve gelmemeye, sağda-solda arkadaş evlerinde kalmaya başlamış. Ablasının bütün çabasına rağmen bu uyuşturucu illetinden kurtarılamamış.
"Önceleri arkadaşların ikramı ile başladı, geçici bu mutluluğun ileride yaşamımı bir cehenneme çevireceğini bilmeden anlık rahatlama ile uyuşuyordum. Sonra ikramlar kesildi. Artık kendi çabalarımla bulmalıydım. Bu illeti alacak parayı bulmalıydım. Köye akrabalarımın yanına misafirliğe gittim. Orada henüz yeni evlenmiş akrabamızın kızının bileziklerini çaldım. İlk hırsız damgasını işte orada yedim. Diyarbakıra döndüm. Ablamın evine gidemiyorum. Eniştem, 'O uğursuz, hırsız, esrarkeşi evimde istemiyorum' demişti.
Ardından Suriyeli bir torbacı ile tanıştım. Bana önceleri kıyak yaparak bedava uyuşturucu getiriyordu. İlerleyen günlerde de beni kendisi ile beraber torbacılığa zorladı.
Kabul etmeyince bu kez bedenimden faydalanmak istedi. Kaçtım, bir parkta birkaç Çingene gencine rast geldim. Onlardan uyuşturucu istedim. Beni ilişkiye zorladılar. Krize girmiştim. Oradan da kaçtım. Sonra bir parkta düşüp bayılmışım.
Kendime geldiğimde bir evdeydim. Tanımadığım insanlardı. Bacaklarımın arası sızlıyordu. Baktığımda kan gördüm. Orada tecavüze uğradığımı anlamış ve hıçkıra hıçkıra bağırarak ağlamıştım" Sürecek