Görüntülere yansıyan vahşeti izah edebilecek cümleler kuramıyorum.
15 Haziran’da Bismil’de 9 kişinin öldürülmesinin ardından kent merkezine taşınan çatışmalı durumda dikkat çeken nokta saldırganın da yaşamını yitiren iki kişinin de Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli (ikisi bekçi bir teknisyen) aktif çalışanlar olması.
Sorulması gereken bir soruyu da buradan dile getireyim: Saldırganın kullandığı silah devlete ait mi, özel silahı mı?
Çok ciddi boyutlara ulaşan bu durum karşısında yapılacaklar elbette var.
Konuya hakim insanlar öncelikle arazi meseleleriyle ilgili mahkeme süreçlerinin uzamasının önüne geçilmesini istiyor.
Uzadıkça sinirler geriliyor, çatışmalar yaşanıyor.
Ama ne hikmetse hep böyle ölümlerin yaşanmasını bekleyen bir akıl refleksi var tüm kesimlerde.
Ardından süslü kelimelerle kurulan cümlelerle, rupilerden (kanaat önderlerinden), sivil toplum ve siyasi partilerden bahsediliyor da bunları bir araya getirecek bir üst akıl neden oluşturulamıyor.
Her siyasi parti kendi üzerinden açıklama yaparken bunları bir araya getirecek bir üst akıl neden oluştulamıyor?
Anlamış değilim!
“Daha kaç kişi ölmeli” manşetiyle çıkıyor gazetemiz.
Ama biliyorum ki bu da es geçilecek, unutulacak yaşananlar.
Herkes kanayan bu yarayı, ucundan kıyısından tutmadan köşesine çekilecek.
Henüz bir hafta öncesinde 9 kişinin yaşamını yitirdiği olayın yaraları sarılmadan böyle bir olayın yaşanması; benzer gerginlikte meselelerin sürüncemede olması endişelerimizi ister istemez artırıyor.
Geçmişte adliye önlerinde yaşanan ve ölümle sonuçlanan benzer sorunlu birçok olayı ve dün kent merkezinde yaşanan olayı üst üste bırakarak şöyle diyebiliriz: Arazi olayları her ne kadar kırsalda yaşanan bir sorun olarak gözükse bile artık kent merkezlerini ve düşmanlıkları yayarak artıyor.
İlgililerin dikkatine sunuyorum.