Yine geldiler. Bu defa daha bir kalabalıklar .
Ve bu defa daha bir öfkeliler.
Ve de bu defa daha bir dağınıklar.
Bu defa ellerinde baltaları yok, ama motorlu testereleri var. Sonuçta yine orman da katliamı için gelmişler
Şimdi ormanda bazısı için matem var. Ama kaygısızlar da var. Komşu meşelerin kimisi kesilmekten korkmuyor. Çünkü kökleri oldukça yeniden yeşermeyi becerebiliyorlar.
Ama bu defa kök çıkartan makinaları da getirmişler. Durumu fark eden bazı meşeler de onun gibi kaygılanmaya başladılar.
Biliyor ki, korkunç olan ağaçların ve ondan yararlanan hayvanların hala ortak kaygıya sahip olamaması ve yaşatılacak bir ağaç soykırımını fark etmemeleridir.
Çünkü kökler giderse bir daha yeşeremeyecekler.
Bu bodur meşelerin ortasında, ormanın son ardıcı olarak durum kendisi için daha trajiktir. Çünkü meşeler gibi kolay yeşeremiyor. Ve onlar gibi de hızlı büyüyemiyor. Onun toprakla kavuşması ardıç kuşlarına bağlıdır. Ve uzun süredir ardıç kuşları da ağaç katliamlarıyla beraber sırra kadem basmıştır. Birilerinin ağaç katliamını durdurması gerekmektedir. Böylece başka ağaçların varlığı ardıç kuşlarının gelmesini sağlayacaktır.
Makinalar ona yaklaşırken merak ediyor, köksüz kalacak bu toprak, hangi insanların hangi işlerine yarayacak?
İçlerin de makinalardan uzak duran, gözlüklü, kumaş elbiseli biri, daha üzgün görünüyor. Sanki kök soykırımına karşı tavır alası var.
Belki korkuyor.
Belki de onu engelleyen diğerleriyle ortaklaştığı çıkarlarıdır.
Sona yaklaşırken ardıç ailesinin son ferdi olarak kesilmeden ve sökülmeden önce biriyle dertleşesi var. Çünkü ağaçların da dili var.
“Ne kadar bilge olsanız da benim gibi doğayı anlatamazsınız “ diyor.
Ama adam ağaca sağır olmak istiyor. Bir an önce iş bitsin havasın da etrafı seyrediyor. Orman da ki bazı kaygısız meşe ağaçları gibi duruyor.
“ Ey orman katline ortak adam! Diyeceksiniz elimizde sapı sizden olan baltalarımızla gelmedik. Ama size verdiğim kağıtlar olmasa bilgili olamazsınız ve makinaları da yaratamazdınız. Şimdi o makinalarla bizi kesiyor, yetmiyor. Kökümüzü kurutuyorsunuz. İnsan kendi kökünden uzaklaşıp başka yerde de belki nefes alabilir. Ama ağaç için bu mümkün değildir. Bizi anlayın lütfen. Ricadan başka bir şeyimiz yok. Lütfen…”
Ama makinalılar bir kere karar vermiştir. Gereği yapılacaktır.
“Sizin makinalarınız var ama bizim de doğamız var. Ağaçsız ve susuz bir dünyada siz de rahat edemeyeceksiniz, bunu çok iyi biliyorsunuz…”
Ve yüzlerce kişinin kontrolünde makinalar çalışmaya başlıyor. Makinalar işlerini kolay bitirecekken, bu kadar insanın gelmesine hala bir anlam veremiyor.
Ve içlerinden bir kadın kalabalık içinden ona doğru koşuyor. Yüzlerce insan da peşinden geliyor.
Neden geliyorlar diye merak ediyorken, kadın kendisini kollarıyla sarıyor.
İlk defa bir insanın sıcaklığını hissediyor.
İlk defa bir insanın samimiyetini hissediyor.
Ve ilk defa bir insanın çaresizliğini hissediyor.
“Affet beni.
Çünkü biliyorum ki seni korumayacağım.
Çünkü makinalar çok güçlüdür.
Çünkü seni yok etmenin ne kadar faydalı bir iş olduğunu alkışlayacak milyonlar var
Evet, gezegenimiz de sana şiir yazan da var.
Ama milyonlar seni kendi rahatlığı için yok edilmeni istiyor.
Biliyorum direneceksin. Toprakta ki en küçük kılcal damarın bile yeniden yeşermenin yollarını arayacak.
Ama bu uzun yıllar sürecek ve ben bunu göremeyeceğim
Belki senin o küçük halini korumak için çocuklar büyüteceğim.
Belki de onlar seni koruyacak...”
Ve onu koca motorlu testere gövdesinden kopartırken dalları umut doluydu.
Çünkü biliyordu ki onu koruyacak çocuklar yetişiyordu.
Ve inanıyordu ki bir gün ardıç kuşlarıyla geri gelecekti.