./Komşum aynı zamanda hemşerimin çocuğu Bawer; akıllı zeki bir çocuk. Memleketten bir yıl önce İstanbul'a taşınmışlar. Sık sık muhabbet ederiz.
Evin kapısında otururken yine yanıma gelip oturdu. "Bawer" dedim, "Birkaç gün sonra Diyarbakır’a gideceğim, oradan bir isteğin olursa söyle getireyim" dedim.
Hüzünlü bir şekilde gözlerime bakıp derin bir iç geçirdi, "Amca, benim istediğimi getiremezsin" dedi.
Güldüm, "Yemin ederim imkanım dahilinde ne olursa söyle getirmezsem adam değilim" dediğimde bu kez kendisi gülerek, "Amca Diyarbakır’ı getirebilir misin?" dedi. Anlamıştım. Çocuk yüreğini örselemişti gurbet; tıpkı benim gibi.
"Diyarbakırı neden çok seviyorsun? Bak burası da güzel, arkadaşların var, okula gidiyorsun, öğretmenin var" dedim.
- Amca öğretmenimi sevmiyorum! dedi.
- Neden? diye sordum.
- Amca hem öğretmenimi, hem de sınıf arkadaşlarımı sevmiyorum.
“Tamam sevmiyorsun, kabul.. Ama neden?” diye üsteleyince gözleri doldu.
- Amca, arkadaşlarım ismimle dalga geçince onları öğretmene şikayet ettim. Öğretmenim de ismimin anlamını sordu. 'İnan' dedim. O da arkadaşlarıma dönerek, 'Çocuklar bundan böyle Bawer arkadaşınızı İnan diye çağıracaksınız' dedi. Ben karşı çıktım ama öğretmenim de beni İnan diye çağırıyor..
Oldukça üzülmüştüm., önüp kendisine:
- Daha önce neden söylemedin ki gidip öğretmeninle konuşurdum, hatta şikayet ederdim, dedim.
Sustu. Bir müddet hiç konuşmadı.
“Bak istersen benimle Diyarbakır’a gelebilirsin, orada amcalarında kalırsın, dönüşte seni alıp beraber yine İstanbul'a döneriz” dedim.
Gülümseyerek:
- Herşey sana ait olacak ama.
- Tamam, yol, yeme içme bana ait, dedim.
Akşama doğru kalkıp evine gitti. Ardından hüzünle baktım bu yaşta örselenmiş bir yürek taşıyan Bawer'in.