Çocuk eğitiminde anne kadar babanın da sorumluluğu ve rolü vardır. Baba figürünün yeterince devreye girmediği ve çocuk terbiyesinin tümüyle anneye yüklendiği ailelerde çocukların yeterince güçlü bir şahsiyet oluşturamadıkları bilinen bir gerçektir.
Günümüzde çocuk eğitimine, geçmişe göre çok daha fazla önem verilmekte ve çocuk yetiştirme üzerine teoriler üretilmektedir. Bu yazılıp çizilenleri pratiğe aktarmadaki başarı ise tartışmaya açıktır. Ancak şu bir hakikattir ki toplumun karmaşıklaştığı çağımızda, çocuk yetiştirmek ve iyi bir anne-baba olmak her zamankinden çok daha zorlaşmıştır. İlişkilerin gittikçe kopuklaştığı, mekanikleştiği ve bireyselliğin arttığı zamanımızda aile içi ilişkiler de bundan nasibini almaktadır. Bu durum anne-baba olarak endişelerimizi arttırmakta, “çocuğumu nasıl yetiştirmeliyim” sorusunu daha fazla sormamıza sebebiyet vermektedir.
Her konuda olduğu gibi çocuklarımızı eğitirken de alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz'in sünnetine sarılmak, hem bizim hem de çocuklarımızın saadeti için şarttır. Ancak O’nun baba portresini anlatmak, ne bu yazının sınırlarına sığar, ne de O’nu tam manasıyla anlamak mümkün olabilir. Ancak amacımız; O’nu anlamaya ve okumaya çalışırken bu yönü ile de değerlendirilmesinin zaruretinin kavranmasına katkıda bulunmaktır.
İyi bir baba olabilmek için öncelikle iyi bir eş olmak gerekir. İyi eş olmayı beceremeyenlerin iyi anne-baba olmak istemeleri bir temenniden öteye gidemez. Hz. Peygamber ve Hz. Hatice arasındaki sevgi, saygı ve uyumu kelimelerle ifade etmek mümkün değildir. Bu vasıflara sahip başka bir beraberlik tarih boyunca yaşanmamıştır desek yeridir. Bu uyumun bir sonucu olacak ki, tıpkı eşi Hz. Hatice gibi, çocukları da, henüz peygamber olmadan, tam bir güvenle O’na bağlanmışlar ve peygamberliğini, ilk anda tasdik etmişlerdi.
Kız babası olmanın çok zor olduğu koşullarda insanlık için, fazilet timsali olan dört kız yetiştirdi. Cahiliyenin bakış açısını Kur’an-ı Kerim şöyle yansıtır: “Onlardan biri kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu aşağılanmış olarak yanında mı tutacak yoksa toprağa mı gömecek. Bak ne kötü hüküm veriyorlar.” (1)
Böyle bir toplumda, erkek evladının olmaması ve dört kız babası olmak... Sırf bundan ötürü alaya alınmak... “Soyu kesik!”(2) diye nitelendirilerek küçümsenmek... Rahmet Peygamberinin, bu zor şartlardaki tavrı ve duruşu oldukça nettir ve kıyamete kadar gelecek insanlar için örneklerle doludur. Tüm çağlara şunu söylüyordu, değerleri sapmış o toplumda : “Kim ergenlik çağına kadar iki kızı yetiştirirse kıyamet gününde o ve ben-bunu söylerken iki parmağını bir araya getirdi- şunlar gibi oluruz.”(3)
“Kimin kız çocuğu olup ta onu diri diri toprağa gömmez ona ihanet etmez, erkek çocuğunu ona tercih etmezse Allah onu mutlaka cennete koyar.”(4) Sevgili Peygamberimiz'in bu sözlerine ve duruşuna rağmen, hala cahiliye zihniyeti ile hareket ederek, erkek evlatları kızlara tercih edenlerin durup düşünmesi ve ibret alması zaruridir.
Baba olmak büyük bir nimet olduğu gibi aynı zamanda büyük bir sorumluluktur. Amerikalı Dr. Ernest Eberhort’un şu tespitleri oldukça düşündürücüdür: “Kırk yıllık çalışmalarım, danışmanlığım, hazırlıklarım ve başarılı aileleri gözlemlerimden sonra hiçbir şeyin evde etkili bir babanın olması kadar işe yaramadığı sonucuna vardım. Babaları rol ve görevleri için destekleyene ve hazırlayana kadar Amerika’da ailenin çöküşünü asla engelleyemeyeceğiz.”
Babalık vazifemizi yerine getirmemenin bizi hem dünyada hem ahirette zor durumda bırakacağını, hiç bir mazeretin, hiç bir sorumluluğun ailemize karşı vazifelerimizi aksatmamıza sebep teşkil edemeyeceğini hatırlatarak, bu zor ama bir o kadar da tatlı ve kutsal görevde başarılar temenni ediyorum.
(1):16/Nahl 58-59
(2):bknz Kevser suresi
(3)Müslim, (birr 149 s 2027) Tirmizi(1914)
(4)Ebu Davud (5146)