.. /Daha akşamdan başlardı sahur hazırlıkları. Sahur sofrasına hangi yemeklerin getirileceği, kimlerin yarın oruç tutacağı belirlenirken, sofranın zenginlik düşleri ise biz çocuklara kalırdı.
Kırmızı renkli çalar saat gece yatmadan önce sahur zamanına ayarlanırdı. Gecenin geç saatlerinde o tatlı, "Zırrrrrr!! Zıırrrrr!!" alarm sesine bütün aile uyanır sofra kurma telaşı başlardı. Herkes önceden belirtildiği üzere üzerlerine düşen göreve koşardı.
Kısa bir sürede ortaya konan yemeklerin kokusu ile çayların kaşık şakırtısı biz çocukları büyülerdi. Lakin yattığımız yer yataklarından başımızı kaldırıp sofrada bulunanlara baktığımızda büyüklerimizin hışmına uğrardık.
- Yaaattt!! komutu ile yorganı başımıza çeker, sofrada yemek yiyen büyüklerin ağız şapırtılarını dinlemek zorunda bırakılırdık. Bazen de Sahur yemeğinin sonunda artan yemek kalmışsa büyüklerden birinin insafı ile oturur artıkları iştahla yerdik.
Sahurda yemek yediğimiz için öteki gün oruç tuttuğumuz kabul edilir, ikindiye doğru müthiş acıkırdık. Kimsenin bizi farketmediği zamanlarda bir parça ekmeği cebimize saklar ıssız bir köşede yerdik. Akşam iftar vakti sofraya otururken ispiyonlar başlardı:
- Anaaaa! Walla gördüm Eyşo bu gün su içti!
Eyşo deliye dönerdi, "Wallah billah yalan ati!" diyerek dilini bir karış çıkarıp herkese gösterirdi.
Kimi doğrudur, kimi de yok yalandır derdi.
Eğer ekseriyet Eyşo'nun orucu bozduğuna kanat getirmişse Eyşo Sahur cezası alır bir daha sahura kaldırılmazdı. Bu yüzden gün içinde oruç bozulacaksa kimsenin asla görmemesi gerekiyordu. Arada bir unutma numarası yapardık. Kana kana suyu içip bir şeyler atıştırırken yakalansaydık, "Wiiii walla oruç olduğumu unutmuştum" yalanına başvurarak oruca kaldığımız yerden devam ettiğimiz de olurdu.
Günümüz Müslümanlığı çocukluğumuzun oruç hikayesini andırmasına rağmen, bizim daha dürüst davrandığımıza inanıyorum.