.. /Türkçe bilmeyen anne-babaların Kürdçe bilmeyen çocukları canımızı acıtmaya devam ediyor. Çocukların isimleri Kürdçe olunca önce bir umut kaplıyor insanın içini; Berivan, Mizgin, Roza, Ruken, Welat, Arjin, Dılbırin ve daha niceleri.. "Kürdlüğe bir dönüş" diye düşünüyor insan…
Ardından bozuk bir Türkçe ile bir baba, çocuk diyaloğuna tanık oluyorum, "Kızım, sen qey bo gün gitmedi okıla?" Çocuk, babasının Türkçesi ile alay ederek gülüyor. Baba diğer çocuklara bu kez, "Derzlere baxın haaa! sınıfte qalmayın! " diye öğüt veriyor. Çocuklar hep birden gülmeye başlıyor. Çocuklardan biri haylazca, "Yahu baba sen derz diyorsun, o derstir, ders! " diyerek Türkçesi ile dalga geçerken, Babası, "Ben o qeder biliyor looo! " diyerek geçiştiriyor.
…
Düşünüyorum; sistemi, sömürgeciliği, asimilasyonu, kültürel yozlaşmayı, başkalaşımı.
Egemen sistemin bir memuru veya katı bir görevlisi gibi davranan anne ve babalar bu asimilasyonun "hakkını" veriyor.
Sistemin formal kurumlarının yapamayıp aciz kaldığı yerlerde sistemin yedeği görevini üstlenen anne babalar devreye girerek süreci tamamlıyorlar. Hem de hiç bir bedel ödemeden, zahmet çekmeden sistemin sopası oluyorlar. "Aşkolsun…"
Velhasıl her türlü kötülüğün kaynağı olarak sistemi görürken, asıl katalizör olanları es geçiyoruz. Ormana bakarken, ağacı göremiyoruz maalesef…
***
Xale İsmet diyorki, "qurbane kesmeyin, o pereyi feqirlere, ögrencilere verin, hema günehınızi benım boynıme olsın!
***
Güvendiğiniz dağlara kar yağarsa üzülmeyin; Kayın gitsin…