.. /Bütün anıları, acı, tatlı tüm yaşanmışlıkları geride bırakıp veda ederek başka iklimlere savrulursunuz. Dost ve tanıdıklar da büyük bir boşluk bırakırsınız.. İlk günler aranırsınız, "Yokluğuna alışamadık" derler. Sonra yavaş yavaş yokluğunuza alışır insanlar, bıraktığınız boşluk doldurulmuştur artık.
Bir zaman sonra aranmaz ve hatırlanmazsınız, tıpkı tozlu arşivlere kaldırılmış zaman aşımına uğrayan dosyalar misali.
Ayrılık ölümden beter derler ya işte tam olarak öyle. Unutulursunuz. Oysa "Ben gidersem bütün dengeler alt-üst olur" diyordunuz. Maalesef hiç bir şey olmuyor, alt-üst olan siz olmuşsunuz.
Sonra bir gün aniden geri dönüyorsunuz. "Oooo hoş geldinler, davetler, öpüşüp koklaşmalar gırla" tıpkı gittiğiniz günlere benzer anlar yaşıyorsunuz. Kendi kendinize, "Yahu iyi ki varım, iyi ki dostlarım var" diyerek küllenmiş anılardan sahte sevinçler, sahte mutluluklar yaratıyorsunuz.
Kaldıkça kokuyorsunuz, ilk günkü aramalar, ilgi, sevgi yavaş yavaş yerini rutine bırakıyor, unutulduğunuz günler gibi. Sizi önceleri bağrına basanlar gün geliyor görmezlikten gelmeye başlıyor.
İşte gurbet yaşamında hasret ve özlemlerle oluşturduğunuz hayaller bir bir yıkılıyor..
Asla kendinizi vazgeçilmez görmeyin. Tek kelime ile alışın..kimseye sitem etmeyelim, İnanın bizler de öyleyiz...
***
Birkaç arkadaşıma "Tamı tamına üç kez dedelerimin geldiği Hani İlçesine bağlı Nêribağa köyüne gidip oradaki Mala Azama adıyla anılan akrabalarımla tanışmayı istedim. Her defasında muhakkak bir engelim ortaya çıktı. Sanki görünmez bir el akrabalarımla tanışmamı istemiyor gibi.." dedim.
Arkadaşlarım, "İlahi hocam ne kadar da feodal kafalısın, tanısan ne tanımazsan ne? " dediler. Ben de, "Kapitalizm vardı da biz mi yok dedik" diye karşı atağa geçtim.
Anlamadığım; insanın akrabalarını arayıp bulması, onlarla gönül bağı kurma isteğinin neresi feodalite oluyor? " Biri çıkıp açıklasa bari.