Allah’ın hududları sadece uhrevi midir? Sınırlar ahiret için mi çizilmiştir yoksa bu dünyaya bakan tarafı var mıdır? Bir başka ifadeyle biz sadece ahiret mutluluğu için mi İslamî sınırlara riayet ediyoruz? Dünyadaki zevk-u sefa Allah’ın sınırlarını ihlal etmek midir, inceleyelim.
Kur’ân-ı Kerîm’de “hudûd” kelimesi on dört yerde geçer. Bunların on üçünde Allah’a, Tevbe Suresi 97. ayette de Allah’ın Resulüne indirdiği vahye izâfe edilir.
Ayetlerde “hudûd”, Allah’ın koyduğu hükümler, yasaklar, ölçüler, sınırlar gibi anlamlar taşır. Bu yasaklar, kul için koruma alanlarıdır. Bu alanları ihlal etmek, yasak bölgelere girmek demektir. Hz. Peygamber (s.a.s) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Her hükümdarın bir korusu vardır. Allah’ın korusu da yasakladığı; haram kıldığı şeylerdir. Koru etrafında dolaşanlar içine düşmek tehlikesiyle karşı karşıyadır.” (Buhârî, İman, 39; Büyû, 3)
Bâzı âyetlerin sonunda “bu sınırlara yaklaşmayın” denilmektedir. Allah’ın sınırlarına yaklaşmak tehlikeye atılmaktır. Dinin yasak alanlarına girmek, helal olandan haram olana gitmek, insana hem maddi hem manevi zararlar verir. Örneğin yalan söylemek kişinin insan ilişkilerini etkilediği gibimanevi yönden kalbinin de kararmasına sebep olur. “Mü’min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer o günahı hemen bırakıp tövbe ve istiğfâr ederse, kalbi eski parlaklığına kavuşur. Günah işlemeye devam ederse, siyah noktalar gittikçe çoğalır ve kalbini büsbütün kaplar. Bu siyah noktalar, Allah-u Teâlâ’nın: “Hayır hayır, onların işlediği günahlar kalblerini paslandırıp körletmiştir.” (Mutaffifîn sûresi, 14) diye belirttiği pastır” (İbni Mâce, Zühd 29)
Haram işlemenin verdiği anlık haz, ömür boyu çekilecek vicdan azabına ve pişmanlığa dönüşür. Denildiği gibi “Günahın lezzeti gider, zilleti kalır.” Hududullah Rabbimizin çizdiği “kırmızı çizgilerdir.” Bu çizgilerin tam kıyısında dolaşmak insanın ayağının kaymasına, harama düşmesine, günah girdabına çekilmesine sebep olabilir. Uzakta durmak daha emniyetlidir.
Allah’ın çizdiği helal ve haram çizgiler, müslümanın vazgeçilmez değerleridir. Bediüzzaman Said Nursî’nin dediği gibi “Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Feraiz-i İlâhiye ise hafiftir, azdır. Allah’a abd ve asker olmak öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez.”
Hududullahı koruyanların müjdesi Rabbimiz tarafından verilmiştir: “Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rüku edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar; sen (o) mü'minleri müjdele.” (Tevbe Suresi 112)
Allah’ın sınırlarını koruyanlar tevbe eder, ibadet eder, hamd eder, oruç tutar, Allah’ın rızası uğruna seyahat eder, cihad eder, rükû eder, secde eder, iyiliği emreder, kötülükten sakındırır. Ve nihayetinde Rabbinin çizdiği sınırları koruyanlar O’nun müjdesine mazhar olacaklardır.