Acısını suya akıtan belgesel; Herkes Toprağa Gömülür Ben Suya

Suyun kültürü, sanatı, ekonomiyi geliştirildiği; birçok tarım ürünün insan eliyle ilk kez yetiştirilmeye başlandığı ve insanlığın ilk kalıcı yerleşkelerinin ortaya çıktığı yer Hasankeyf.

Suyun kültürü, sanatı, ekonomiyi geliştirildiği; birçok tarım ürünün insan eliyle ilk kez yetiştirilmeye başlandığı ve insanlığın ilk kalıcı yerleşkelerinin ortaya çıktığı yer Hasankeyf.

Asurca, Ermenice, Kürtçe, Farsça ve Arapça gibi farklı dillerde yazıtlarıyla insanlık tarihinin geçmişine ışık tutan; Pers, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdani, Mervani, Artuklu, Eyyubi ve Osmanlı gibi birçok kültüre ait nadide eserlere sahipti.

Tarihi 12 bin yıl geriye giden Hasankeyf, binlerce mağarası, kiliseleri ve mezarlarıyla dünya üzerindeki en eski yerleşim yerlerinden biri olarak biliniyordu. Ancak insanlık tarihinin bu değeri, Ilısu Barajı projesi ile yakında sular altında kaldı.

Bununla kalınmadı; 1981'de doğal koruma alanı ilan edilen ve 300’ün üzerinde arkeolojik alanın yer aldığı bölgenin tüm eko sistemi de yerle bir edildi bir baraj uğruna.

Mesele sadece baraj mıydı? Elbette değildi.

Vatan meselesinde geriye her şeyin teferruat olduğu güvenlikçi bakıştı, beka meselesiydi Hasankeyf, Geliyê Godernê, Sarım, Cizre…

Hem ekolojik, hem tarihi ve kültürel bir yok edişi içine alan toptancı soykırım anlayışının tezahürü.


Geçen hafta (25 Kasım Cumartesi) Diyarbakır Tabip Odası tarafından organize edilen “3. İlhan Diken Mezopotamya Halk Sağlığı Günleri” kapsamında “Herkes Toprağa Gömülür Ben Suya” belgeselinin gösterimini izlerken adeta yerime çakıldım.

22 Ekim’de 18. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali Seçkisi kapsamında Diyarbakır’da yapılan gösterimi izleme fırsatım olmamıştı.

Bu güne kısmetmiş.

Fettullah Çelik’in maddi ve manevi yükünü çektiği belgeselin tüm aşamalarında özveri, insani kaygılar ön planda. İnsanlık tarihinin başlangıç noktasında insanlığın bitişi, suya bakıp acılarını içine akıtan insanların tarihe düştüğü anlamlı notlar ile her anıyla insana, ekolojik yaşama, acı bir dokunuş…

71 dakika süren gösterimin ardından sıcak alkışlar sonrası konuşan Çelik, gelecek kuşaklara bir hafıza mirası bırakmak amacıyla belgeseli büyük zorluklar içinde çektiğini şu sözlerle anlattı:

“Bu gösterimi Dr. İlhan Diken’e adıyorum. Bir barajın insanların yanı sıra hayvanların yaşam alanlarını ve doğayı ne hale getirdiğini belgelemek istedim. Çok zorlu geçti ama emeklerime değdi. Belgesele olan ilginin Türkiye’nin yanı sıra uluslararası alanda artması beni mutlu ediyor. Ancak bu iş sadece benimle bitmiyor. Ömrü 50-60 yıl olduğu söylenen barajların yaşam alanlarına verdiği tahribatın önüne geçmek için herkese sorumluluk düşüyor. Yani bu barajlar ne getiriyor, ne götürüyor; araştırılması gerekiyor.”

Belgeselin gösteriminin gerçekleştiği festivaller ve iller listesi de hayli kalabalık:

29. Adana Altın Koza Jüri Özel Ödülü

Uluslararası İşçi Filmleri Festivali İstanbul, Diyarbakır gösterimi

Dökümantarist İstanbul Belgesel Günleri Gösterimleri

Taste of Anatolia Londra ve Birleşik Arap Emirlikleri Gösterimi

İtalya/Festival del Cinema di Cefalu proje kapsamına alındı

İstanbul Uluslararası Kent ve Mimarlar Festivali Özel Gösterim

Hamburg Kürt Film Festivali

TÜrkiye İnsan Hakları Vakfı/TİHV (İstanbul, Diyarbakır, Van ve İzmir gösterimlei)

Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.

Evet, unuttuk, unutuyoruz; affet bizi tarih. Ellerine sağlık Fettullah Çelik…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri