Biliyoruz ki, futbol asla sadece futbol değildir. Hatta bir adım öteye gidelim değişmeyen tek rejim; futbol rejimidir. “Politikalar gelip geçicidir, ama futbol hep vardır. Futbol, en az silahlı kuvvetler ya da dini kurumlar kadar ebedidir…(*)”
Bu ebediliğin illa olumsuz bir manası olmak zorunda değil. Öyle ki, politik psikolojinin duayen hocası Vamık Volkan, çatışmalı gruplar arasında müzakere yürütürken derlediği anılarında meseleyi ‘konuşulabilir’ kılmaktan bahseder. Şayet ortak sözcükler ortak kavramlar üretebiliyorsak ortak bir dil de üretilebilir. Bu gayet mümkündür. Zira her birey, büyük grup kimliğine dahil olmak ister. Yani içine sığındığımız çadırın binbir tane rengi de olabilir ancak mevzu bahis olan şimdi ve şu anda tepemizdeki bu çadırın hepimizi koruduğu gerçeğidir. İşte bu birleştirici ortak unsur ‘seçilmiş travmalarımız’dır. Ve biz dertleşirken aynı çadırın sakinleri olarak aynı travmaya ağlar benzer acılar çekeriz. Ve benzer zamanlarda da içimizi boşaltır, birbirimize sığınırız. Futbol bu nedenle ebedidir. Çünkü bir futbol takımı, bir var oluş şeklini, bir kültürü temsil eder (*). Birbirimizi olduğumuz gibi kabul edebileceğimiz özgür bir alan yaratabilir.
Soyunma odasında biten iç savaş
Eski Galatasaraylı futbolcu Drogba’nın ülkesindeki iç savaşı durdurmak için Dünya Kupası’na katılma zaferini elde ettikleri gün soyunma odasından canlı yayınlanan konuşması gerçekten de Fildişi Sahili’ndeki savaşı sona erdirmişti. Tarihe geçen konuşması şöyleydi:
“Fildişi Sahili’nden bayanlar ve baylar, ülkenin kuzeyinden, güneyinden, merkezinden ve batısından herkes… Bugün bütün Fildişi Sahilliler olarak bir arada olup ortak bir amaç uğruna çalışabileceğimizi gösterdik. Kutlamaların bütün ülkeyi birleştireceğine söz vermiştik, bugün dizlerimizin üstünde size yalvarıyoruz.” Sonrasında takım aynı anda dizlerinin üstüne çöktü ve üç kere “Affedin!” diyerek halkına seslendi. Acılar ve zaferler Fildişi halkını bir araya getirdi. Affetmek, Drogba’nın halkını iyileştirdi.
Kurşuna dizilen Dinamo Kiev Futbol Takımı
II. Dünya Savaşı esnasında Kiev’i işgal eden Almanlar, Dinamo’yla bir maç yapmak istemişler. Seyircilerin hepsi elleri makineli tüfekli Alman askerleriydi ve Ukraynalılar öne geçince askerler futbolcuların bacaklarına ateş etmeye başladılar. Birkaç oyuncu yere yıkılsa da, Dinamo maça devam etti ve kazandı. Maçın bitiş düdüğüyle birlikte bütün takım kurşuna dizildi. Bu hazin olay üç kez beyaz perdeye aktarıldı. Cehennemde İki Devre, Üçüncü Devre, Ölüm Maçı isimleriyle…
Futbolun kırmızı yeşil yüzü
Dünya tarihi futbola işte böyle uç örneklerle yansımıştır. Günün sonunda ‘şerefli galibiyet’ ya da ‘şerefli mağlubiyet’ gibi yenmek ve yenilmenin ötesinde ‘hak edenin’ kazanmasının istendiği bir oyundur futbol. Orası temiz kalsın isteriz çünkü başka türlü çocuksu adalet yerini bulmaz. Sevinmek içten içe elimizden alınır ve biz buna içerleriz. Hileyi işte bundan sevmeyiz.
Tam da bu sebeptendir ki takımını yöneten şirketlerden tiksinen taraftarlar yavaş yavaş kendi kulüplerini kurmaya başladılar. İngiltere’de AFC Wimbledon, FC United of Manchester, kulübü satın alan Red Bull firmasına kızıp Austria Salzburg’u kuran Avusturyalı taraftarlar… Futbolda adalet aranır. Bu bir ihtiyaçtır. 2014’den beri Amedspor’un yaşadıklarını iyi kötü futbol izleyen herkes bilir. Ve elini vicdanına koyduğunda Amedspor’un başarısına sevinir. Çünkü oyunun kuralı bunu gerektirir. Zira bugün bizi futboldan soğutan anlayışa bir meydan okumadır Amedspor.
Son söz: “Birçok insan için futbol, ruhlarında dürüst duygular ve insani ilişkilerden oluşan küçük de olsa bir adacık oluşturmak için tek, hatta bazen en son şans olmuştur (*)”
Umarız ki, tüm liglerde ve klasmanlarında ‘iyi olanın’ kazandığı ve yeşil sahanın kırmızıya şans verdiği günleri birlikte yaşarız.
Yazı kitabı: (*) Futbol Asla Sadece Futbol Değildir / Yazar: Simon Kuper
Yazı Şarkısı : Spirit / You can’t take me (Bryan Adams)
Kaynak: Elif Kaleli/Uzman Psikolojik Danışman|Tele1