Amedspor hakkında bir yazı kaleme alan akademisyen Vahap Coşkun, “Şartlar müsait, seyirci hazır!” ifadelerini kullandı.
Coşkun, yazısında, 2019-2020 sezonunda Liverpool, 20221-2022 sezonunda da Trabzonspor için “O sene bu sene mi?” diye sorduğunu hatırlatarak, “Sorunun içinde elbette, temenni de dua da vardı. Dualar kabul oldu; o sezonlarda her iki takım da ligi tepede bitirdi ve taraftarlarının uzun süren şampiyonluk hasretlerini dindirdi. Gerçi şampiyonluk ikisine de pek yaramadı; takımlar zirveye çıktıktan sonra dikiş tutmadılar. Kırmızılılar sallandı, daha tam kendine geldiği söylenemez. Karadeniz Fırtınası’nın ise iki yıldır tadı tuzu yok, maçların büyük kısmında Bordo-Mavililer işkence çekiyorlar. Allah sabır versin!” şeklinde yazdı.
Coşkun’un serbestiyet.com.tr’deki yazısı şu şekilde devam ediyor:
Ancak sağlam futbolseverler için arayış bitmez; her zaman bu soruyu soracak bir takım bulurlar. Benim bu yıl için adayım, Amedspor.
Amedspor için, o senenin bu sene olmasına duacıyım. Elbette bu soru bir arka plana dayanıyor; her şeyden evvel Diyarbakır hatırı sayılır bir vakittir Süper Lig’den uzak. Şehir, ülke futbolunun en üst basamağında mücadele etmenin özlemini çekiyor. İlk göz ağrımız, kıymetlimiz Diyarbakırspor, maalesef 2009-2010 sezonunda küme düştü. Düşüş o düşüş! Ardından bir kâbus başladı, takım sürekli ligden düşerek Amatör Lig’e kadar geriledi.
Diyarbakırspor’un yarattığı boşluğu gidermek için çalışan iki takım var: Amedspor ve Diyarbekirspor. Amedspor 2014’ten, Diyarbekirspor ise 2021’den bu yana 2. Lig’de mücadele veriyor. Bu sezon, Amedspor 2. Lig Kırmızı Grup’ta, Diyarbekirspor 2. Lig Beyaz Grup’ta yer alıyor. İlk altı haftanın ardından Diyarbekirspor grubunda altıncı sırada bulunurken, Amedspor lider tahtında oturuyor.
Türkiye kamuoyu daha çok Amedspor ile alakadar. Kulüp, yarım asırlık bir tarihe sahip; 1972’de bir semt takımı (Melikahmet Turanspor) olarak kuruldu, 1990’da belediye tarafından satın alındı. Yedi defa ismi değiştirildi ve sonunda 2014’te Amed Sportif Faaliyetler Kulübü adını aldı. Amed isminin kulüp üzerinde iki türlü etkisi oldu:
Ciddi potansiyel
Birincisi, bir ilgi ve seyirci patlamasının yaşanmasıydı. Belediyenin adını taşırken çok az sayıda taraftarı olan kulüp, Amed ismi ile birlikte yoğun bir taraftar desteğine kavuştu. Kürt Araştırmaları Merkezi’nin (Kurdish Studies Center-KSC), Rawest Araştırma ile yaptığı Nisan 2023 tarihli bir çalışmaya göre; Diyarbakır’da ilk takımı Amedspor olanların oranı, genel nüfus içinde yüzde 9,9; futbol taraftarları içinde ise yüzde 15,3. İlk veya ikinci takımı Amedspor olanların oranı ise, genel nüfus içinde yüzde 18,3’ü, futbol taraftarları içinde de yüzde 28,4’ü buluyor.
Diyarbakırlıların üçte birinin herhangi bir takım tutmadığı ve takım tutanlar arasında da Amedspor’un desteğinin dörtte birden fazla olduğu düşünüldüğünde, takımın ciddi bir potansiyel taşıdığı görülür.
Nitekim bu potansiyel iç saha maçlarında kendini açık bir şekilde belli ediyor; Amedspor hemen her maçını, çoğu Süper Lig takımına nasip olmayan kalabalık bir taraftar kitlesinin önünde oynuyor. Takımın iddiası arttıkça, taraftarın sayısı artıyor. Geçen sezon play-off maçlarında seyirci stada sığmamış, caddelere-sokaklara taşmıştı.
Keza seyirci profili de çeşitleniyor. Bu sezon Amedspor’un üç iç saha maçını da seyrettim; taraftar kitlesinin her hafta bir önceki haftaya nispetle daha da renklendiğini söyleyebilirim. Kadın taraftarların, ailece maç seyredenlerin sayısı artıyor; ekonomik ve ideolojik farklılıklar Amedspor potasında eriyor, siyaseten asla yan yana gelemeyecek olanlar aynı renk formaları ve tişörtleri sırtlarına geçirerek omuz omuza veriyor.
Şartlar müsait, seyirci hazır!
İkincisi ise, Amed adının kulübe bir siyasi hüviyet kazandırmasıydı. Amedspor, nerdeyse bir futbol kulübünden öte, bir siyasi yapı olarak algılandı. Doğrusu, önceleri kulüp de kendisine hem içte hem de dışta büyük bir popülarite kazandıran bu algılanmadan memnundu; buna itiraz etmedi ve hatta bunu tahkim eden hamleler yaptı.
Ama bilhassa 2015’ten sonra kutuplaşmanın derinleşmesiyle birlikte, bu siyasi kimlik Amedspor’a ağır bir maliyet çıkardı. Takım, bir-iki istisna hariç, gittiği hemen her deplasmanda nefret söylemine maruz kaldı. Türkiye Futbol Federasyonu da, kulübü başka kulüplerle kıyaslanmayacak derecede sert cezalara çarptırdı.
Lakin bu menfi tabloya rağmen Amedspor, daima başa güreşmeyi bildi; takım birçok kez 1. Lig’in kapısına kadar geldi ama içeriye giremedi. Kulüp yönetimi, bu sene makûs talihi yenmek için ciddi hamleler yaptı; 15 futbolcu ile yollar ayrıldı, 18 futbolcu ile imza atıldı; takım sil baştan kuruldu. İddialı kadro, yeni bir hocaya, Serdar Bozkurt’a emanet edildi.
Bozkurt, geriden oyun kurmaya çalışan, yoğun pas alış-verişine dayayan ve mümkün olduğunca topa sahip olmayı arzulayan bir oyun anlayışıyla takımı sahaya sürüyor. Sevdiğim bir tarz bu; altı maçta alınan beş galibiyet ve bir beraberlik, bu tarzla netice alınabileceğini de kanıtladı.
Fakat ciddi eksiklikler de var. Mesela takımın pas iştahı cezbedici ama oyuncular bu iştiha cevap verecek kadar hareketli değiller henüz. İkinci ve üçüncü alanda top kapıldığında daha hızlı olunması gerekirken takım bazen el freni çekilmiş gibi yavaş hareket ediyor. Ayrıca ön alan baskısı da zayıf, rakibi kendi sahasına hapsedecek kıvamda bir pres örgüsü yok. Mamafih, takım yeni; teknik kadro da bunları görüyordur, zamanla bu eksiklikler giderilir. Mühim olan, vuslata erişmek için yola iyi çıkılmış olması; takım altı haftalık sürede oyun aklı ve performansıyla göz doldurdu. ‘Bu seneyi o sene’ yapmak adına şartlar müsait, seyirci zaten dünden hazır. Hele bir bu eşik geçilsin, Süper Lig’e Allah kerim!