Seçim yasasındaki 15 maddelik değişiklik önerisi siyasette yeni tartışmaların başlamasına yol açtı. Tartışmalardaki genel yaklaşım; AKP’nin siyasi ömrünü uzatmak için aynı tabandan oy talep edecek küçük partileri oyun dışına itmeyi hedeflediği yönünde…
Seçim satrancı açılış hamlelerinin AKP’ye yaradığı konusu çokça işlendi. Baskın bir erken seçim olmayacaksa 2023 seçimleri tam bir satranç partisine dönüşecek. Beyazlar, yasa taslağıyla açılış hamlesini yaptı. Hamle sırasını almak önemlidir; ancak kazanmayı belirleyen bir avantaj değildir.
Seçim taslağı oldukça incelikli matematiksel varyasyonlar içeriyor. Bu açıdan bakıldığında AKP’li Hayati Yazıcı’nın ve MHP’li Feti Yıldız’ın ufkunu aşan arka plan mühendislikler içeridiği ve çok detaylı senaryolara dayandırıldığı, geçmiş dönemlerdeki 2011, 2015, 2018 seçim sonuçları üzerinden ölçülüp, biçildiği anlaşılıyor. KONDA kurucusu Tarhan Erdem, 2018 seçimlerindeki oy dağılımı, yeni yasaya göre hesaplandığında 8 ile 10 milletvekilininAKP ve MHP’ye kayacağını, bu açıdan da yapılan çalışmanın hile içeren ince bir mühendislik işi olduğunu söylüyor.
Evdeki hesaba bakıldığında her şeyin iktidar lehine olduğu görülüyor; ancak bu henüz sokağa inmiş bir hesap değil. Ayrıca yapılan hesaplamalarda sokağın dinamiklerinin dikkate alınmadığı da anlaşılıyor.
Sokağın dinamikleri dikkate alındı mı? Dikkate alınmadıysa, neden?
Yukarıda ifade edildiği üzere AKP’nin %49,83 oy aldığı 2011, %40,87 oy aldığı Haziran 2015, %49,49 oy aldığı Kasım 2015 ve %42,49 oy aldığı Haziran 2018 seçim sonuçları, yasadaki olası değişiklikler uygulanarak yeniden hesaplanmış, bu konudaki raporlar Erdoğan’a sunulmuş, olası senaryolar içeren raporların tamamında daha fazla milletvekili sayısına ulaşılacağı da gösterilmiş olabilir. Ancak tam da bu noktada olası senaryoların, sokağın dinamiklerini içerecek şekilde hesaplanıp, hesaplanmadığını sormak gerekir:
Mesela Cumhur İttifakı’nın yeni sisteme göre %35’ler seviyesindeki oy oranlarıyla alacağı vekil sayısının ne olacağı hesaplanmış mıdır?
Veya Millet İttifakı’nın %40’ı aştığı olası senaryolarda milletvekili dağılımı hesaplanıp Erdoğan’a sunulmuş mudur?
Totaliter tek adam rejimlerinde lidere olumsuz senaryolar sunmak cesaret ister. Bu açıdan liderin çevresinde sürekli mıntıka temizliği yapılır. Kurumların, bürokrasinin, bakanların her daim lideri memnun edecek, onun haleti ruhiyesi ile çatışmayacak çözümler üretmesi gerekir. Yönetime hakim olmuş bu ruh hali, yeni seçim yasasının AKP aleyhine de dönebilecek yüzünün, bir refkleks olarak gizlenmesine yol açar. Olumsuzu gizleme ve kamufle etme girişimi o kadar uç noktalara taşınır ki, iktidar parantezinin dışarısı, yani muhalefet bloğu da bu duyguya yakalanır. Bu kamuflaj örtüsünü aralayıp yasa değişikliğinin olası sonuçlarına baktığımızda çok farklı seçenekler taşıdığını görebiliriz.
Nedir bu seçenekler?
- Seçim yasasındaki değişiklik AKP’den çok muhalefete yarayabilir.
- Küçük partiler için baraj riskinin önemli ölçüde kalkması, temsil edilmeyi daha kolay hale getirebilir.
- Küçük partiler seçilme yeterliliğine ulaşmasa bile kopardıkları her parçanın ana kütlesinin AKP olduğu unutulmamalı.
- 2018 seçiminde 98 milletvekili olan İstanbul, 36 milletvekili olan Ankara, 28 milletvekili olan İzmir, 20 milletvekili olan Bursa, 16 milletvekili olan Antalya, 15’er milletvekili olan Adana ve Konya, 14’er milletvekili olan Gaziantep ve Şanlıurfa, 13’er milletvekili olan Kocaeli ve Mersin gibi illerde oyunun kuralları tamamen değişebilir. Toplam 600 vekilin 282’si (%47’si) yukarıdaki sayılan 11 ildedir)
- Baraj sorunu olmayan küçük partiler, milletvekili sayısı çok olan illere yönelik seçim stratejileriyle önemli sonuçlar elde edebilirler. Mesela Konya’da yapılan bir seçim anketinde (Mozz Araştırma) Gelecek Partisi’nin %20, AKP’nin %45 oy seviyesinde olduğu tahmin ediliyor. D’Hondt sistemine göre yaklaşık bir hesap yapıldığında AKP’nin 10 olan vekil sayısı 7’ye düşerken, barajı aşması dırımında Gelecek Partisinin 3 vekil çıkardığı hesaplanıyor.
- Küçük partilerin büyükşehirlere yönelik seçim stratejisi AKP’nin canını yakacak sonuçlara yol açabilir. 2018 İstanbul seçiminde baraj sorunu olmayan veya ittifakla barajı aşan partiler, yaklaşık olarak her %1 oya karşılık bir milletvekili çıkardı. Mesela %8,26 oy alan MHP ile %7,99 oy alan İYİP 8’er milletvekili çıkarabildiler. Gerek Millet İttifakı içerisinde, gerekse de kendi aralarında oluşturacakları yeni bir ittifakla Deva-Gelecek-Saadet üçlüsü AKP’den 10 milletvekili koparabilecek potansiyele sahipler.
- İttifaktan dolayı milliyetçi ve muhafazakar bir tonla 2023 seçimlerine girecek olan AKP’nin, 2018 seçimlerinde Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki başarısına ulaşması mümkün görünmemektedir. 2018 genel seçiminde AKP bölgedeki 118 milletvekilinden 57’sini almıştı.
Area Araştırma’nın Şubat 2022’de yaptırdığı “İstanbul Siyasi Durum Araştırması”na göre oyların yüzde olarak partilere dağılımı şöyle; AKP 34,6; CHP 31,7; İYİP 11,6; HDP 10,8; MHP 7,1; Diğer 4,2
Bu dağılımı 2018 seçimlerine uyarladığımızda AKP’nin yaklaşık 10 milletvekili kaybı oluşuyor.
Yukarıda özellikle dikkat çekmek istediğim; milletvekili sayısı fazla olan büyükşehirlere yönelik stratejilerin AKP hesaplarını tamamen alt üst edebileceğidir. Erdoğan’a iyi bir plan gibi sunulan yeni düzenlemeler AKP oyları %35 çizgisinin altına indiğinde (ki %30’lar seviyesinde, hatta altında olduğu anketler de var) istenilenin tam aksi sonuçlar üretebilir.
Bölgedeki durum
Doğu ve Güneydoğu’da AKP için daha ciddi zorluklar görünüyor. 2018 ve önceki seçimlerde bölgede AKP ve HDP arasında geçen 2 partili bir rekabetin söz konusu olması, her iki parti için de avantaj olarak değerlendirilebilir. İki bölgenin toplamında AKP’nin oyu %40,07; HDP’nin oyu %35,82. Fiiliyatta oluşan iki partili sistem, AKP’nin 57, HDP’nin 45 milletvekili çıkarmasını sağladı. Yeni yasayla, AKP’den kopan partiler ile milli görüş geleneğinden gelenlerin, seçilecek oy oranlarına ulaşmasalar bile, AKP’den oy eksiltmeleri, bölgedeki AKP-HDP dengesinin HDP lehine yeniden oluşmasını sağlayacaktır.
Yeni seçim yasasından murat edilen ve gündeme gelmeyen diğer bir detayı da tartışmak gerekiyor. Muhalefet bloku önemli stratejik hatalar yapmadığı müddetçe Erdoğan’ın yeniden seçilme ihtimali oldukça zayıf görünüyor. Seçim yasasındaki değişiklikler aslında gerçeği söylemeye cesaret edemeyen AKP kurmaylarının Erdoğan’da, “yeniden seçilebilirsin” duygusunu oluşturma girişimidir. Bu durum bile isteye ve özellikle Erdoğan’ı manipüle etme amacıyla yapılmamaktadır ama tek adama dönüşmüş otoriter lidere “kral çıplak” demeye cesaret edemeyenlerin, bir anlamda kendilerini korumagirişimleridir.
Seçim yasası değişikliği kime yarıyor?
Son olarak seçim yasası değişikliği “kime yarıyor” denildiğinde mutlak bir şekilde “AKP” yanıtı vermemiz mümkün olmasa da AKP için üzerinde pek konuşulmayan başka avantajlar söz konusu olabilir. Bu avantajların en önemlisi seçim sonrası hesaplarına yöneliktir. Ancak bu hesapların işleyebilmesi Deva, Gelecek, Saadet gibi aynı gelenekten gelen partilerin ayrı ittifak olursa barajı aşmaları, ittifak içerisinde yer alırlarsa da yeterli sayıda vekil çıkartmalarına bağlıdır. Muhalefetin itirazlarının merkezini oluşturan, “küçük partilerin by-pass edildiği” yaklaşımı doğru olmayabilir. Hatta burada tam tersine bir yaklaşımla, AKP’nin önümüzdeki seçimdeki olası oy kayıplarının Deva-Gelecek-Saadet üçgenine kayması, söz konusu kayıpların aile içerisinde kalmasını sağlayacaktır. AKP’nin bu noktadaki planını ve ince işçiliğini gözden kaçırmamak gerek. Zaten küçük partilerin ittifaka bağımlılıklarının azaltılması, çıkaracakları milletvekillerinin ittifakın artık oylarından değil bizzat kendilerine verilen oylardan kaynaklanması da hesaplanmış bir durumdur. Bu hesap bir anlamda, ittifak içinde olsa da küçük partilerde “minnet eylemem” duygusu oluşturacaktır. Bütün bu inceliklerin amacı seçim sonrasını şekillendirmeye yöneliktir. Neticede Deva-Gelecek-Saadet aynı kökün dallarıdır. Bu üçlünün seçim sonrasında AKP ile birlikte hareket etmesi ortak köklerinden, aynı aileye mensubiyetten, hatırlı kişilerin ve ortak tanıdıkların girişimlerinden dolayı çok daha kolaydır. Bir diğer önemli husus da Türkiye siyasi geleneğin ilkelerden çok, gündelik ihtiyaçlar ve pragmatizmle şekillenmesidir. Geçmiş tecrübelerimizden de hatırlayacağımız üzere zamanı geldiğinde “kol kırılır yen içinde kalır” veya “koca Türkiye’nin hükümetsiz bırakılması düşünülemez” gibi cümlelerin dizginleri alması da usuldendir.
Seçim öncesi veya sonrası aritmetiği AKP’yi bir müddet daha ayakta tutsa da, AKP kurmayları Erdoğan için yeni bir dönem olmadığını biliyorlar, sezgisel olarak Erdoğan da aynı şeyin farkında olmasına rağmen, iktidar olanaklarının son anda bir çözüm getireceği beklentisini yedeğinde tutuyor. Neticede Erdoğan Karadeniz çocuğudur ve derenin hiç umulmadık zamanlarında odun getirdiğini de iyi bilir.