Diyarbakır'da iktidarın kullandığı dile dikkat çeken Ahmet Davutoğlu, olası provokasyonlar konusunda uyarılarda bulundu: Olağanüstü şartlarda ülkeyi seçime götürme durumu, her zaman olabilecek bir risktir
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Diyarbakır programının ikinci gününde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Davutoğlu, 'Olağanüstü şartlarda ülkeyi seçime götürme durumu, her zaman olabilecek bir risktir' dedi.
İki gün süren Kürt meselesine ilişkin partisinin programını kentteki kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunan Davutoğlu, programına dün “Geleceğimizin İnşası Toplantıları; Kürt Meselesi” konulu toplantı ile başladı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Davutoğlu, Kürt meselesinin çözümü ve ülkenin demokratikleşmesi ile ilgili partinin görüşlerini açıkladı. 10 maddelik metinde Kürt meselesinin çözümü, muhataplık meselesi, Kürtçenin önündeki engellerin kaldırılması, anadilde eğitim ve kamusal alanda kullanımı ile ilgili atılması gereken adımları, kayyım meselesi gibi birçok başlığın olduğu metni açıkladı. Basına kapalı devam eden toplantıya farklı kesimlerden katılım oldu.
TOPLANTI 9 SAAT SÜRDÜ
İHD, baro, akademisyenler, siyasetçiler, sivil toplum kuruluşları temsilciler, hukukçular, meslek odaları temsilciler, gazeteciler, siyasi parti temsilcileri başta olmak üzere çok farklı kesimden kişiler toplantıya katıldı. Dün akşam saatlerinde başlayan toplantı planlanandan uzun sürdü. 9 saat süren toplantıda Davutoğlu ağırlıklı olarak açıkladığı metin üzerinde durdu. Katılımcıları dinledi. Katılımcıların dile getirdiği soruların başında ise Başbakanlığı döneminde yaşananlar, kentlerde yaşanan yıkımlar, bir konuşmasında sarf ettiği “Konuşursam insan içine çıkacak yüzleri olmaz” dediği kişilerin kim olduğu, o döneme ilişkin neden konuşmadığı ile ilgili sorular oldu.
Davutoğlu, 20 Kürt gazetecinin gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Davutoğlu, 'Bu gazetecilerden biri bizim çalıştaya davetliydi, gözaltına alındığı için katılamadı' dedi
DAVUTOĞLU’NA ‘AÇIKLARSAM YER YERİNDEN OYNAR’ SÖZLERİ HATIRLATILDI
Toplantıya katılanlar arasında İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun da vardı. Kürt meselesinin konuşulacağı böyle bir toplantıya büyük bir beklenti içinde olmadan katıldığını ifade eden Zeytun, Artı Gerçek’e yaptığı açıklamada, katılan sivil toplum örgütleri açısından toplantı sonrasında da genel havanın aynı yönde olduğunu söyledi.
Toplantıda katılımcıların Davutoğlu'na sorular yönelttiğini ifade eden Zeytun, “Kürt Meselesinin çözümünde, sadece Türkiye sorunu olduğu kabulü ile mi yaklaşıyorsunuz? Türkiye koşullarında çözüm aramak sorunu çözümsüz bırakmaz mı”, “Kürt meselesinin çözümünde çözme metodlarından sorunun kaynaklarına kadar ne öneriyorsunuz” gibi sorular yanı sıra, ayrıca kendisinin başbakan olduğu dönemde, barış sürecinin sonlandırılması ve çatışmaların başlaması ile ilgili “açıklarsam yer yerinden oynar” sözüne yönelik sorularında sorulduğunu aktardı. Toplantıda güncele dair Kürt Meselesi ile bağlantılı soruların yanı sıra özellikle barış sürecinde ve çatışmalı süreçteki tartışmalara da girildiğini ifade eden Zeytun, “Çözüme yönelik hazırlıkları yine devlet aklı ve hassasiyeti gözetilen bir kısım önerilerini paylaştılar. Ki ifade edilenler de sorunun esasını ve çözüm realitesinden uzaktı. Toplantı genelinde demokratik çözüm önerilerinden ve çatışma çözüm metodlarından da bahsedilmedi” dedi.
“TARTIŞMA BÜYÜK ÖLÇÜDE KÜRT MESELESİ İLE İLGİLİ YÜRÜDÜ”
Toplantıya katılanlardan biri olan Araştırmacı Reha Ruhavioğlu, toplantıya çok farklı kesimden katılım olduğunu söyledi. Davutoğlu'nun 10 maddelik bir taslak, bir çerçeveyi katılımcılarla paylaştığını ifade eden Ruhavioğlu, “Hem Davutoğlu’nun sürdüğü siyaseti yeterli bulan, hem de başbakanlığı döneminden kaynaklı olarak eleştirenler masadaydılar. Davutoğlu 4-5 saat neredeyse tamamen katılımcıları dinledi. Eleştirilerini, katılarını, önerilerini not etti. Hem bu günkü siyaset durumunu gözeten, dolayısıyla daha soft bir çerçeve kuran öneri ve eleştiriler oldu. Hem de bunları yetersiz bulan, Kürt meselesine daha maksimalist olan katılımcılar da vardı. Onlar daha yüksek ve çerçevesi belli talepleri vardı. Tartışma büyük ölçüde Kürt meselesi ile ilgili, Kürt aktörlerin Davutoğlu ve Gelecek Partisine dertlerini aktarmak ve bu programla ilgili öneri ve katkılarını sunmak şeklinde yürüdü” dedi.
“METİN POZİTİF AMA EKSİK YÖNLERİ VAR”
Çok farklı kesimlerin katıldığı ve Davutoğlu'nun açıkladığı 10 maddelik metin genel anlamda nasıl karşılandı? “HDP ve AK Parti dışında ana aktörlerin Kürt meselesini konuşmaları, Kürt meselesi için çalıştay düzenlemeleri, çözüm arayışında olmaları olumludur” diyen Ruhavioğlu, “Davutoğlu Türkiye'nin daha ortak ve uzlaşmış bir toplum olmasına, Kürt meselesine nasıl etki edebilir gibi bir soruyla hareket etmiş. Hem de Kürt meselesine değen ve onun dışında kalan ama oraya etki edebilecek meseleleri, Anayasa gibi meseleleri de gözden geçirmişler. Düşünce ve ifade özgürlüğü, yeni anayasa, eşit vatandaşlık meselesinden giriyor. Özelde ise Kürt meselesi ile ilgili temel birkaç şey var. Birincisi bir muhataplık meselesinin kapsayıcı olması gerektiğini söylüyorlar. Anadilin kamusal alanda, kamusal hizmetlerde kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılmasını söylüyor. Yerel yönetimler meselesinde bir ‘Ademi Merkeziyet’ yaklaşımı görüyorsunuz. Davutoğlu ve Gelecek Partisi yaklaşımında ‘Türkiye Kürtleri’ gibi bir sınırlama değil de, daha sınır aşırı komşu ülkelerdeki Kürtlerin durumu ne olacak gibi bir yaklaşım sergiliyor. Dolayısıyla bu güne kadar yürütülen çözüm süreçlerini red etmeyen, oradaki tecrübelerden faydalanmak isteyen, aynı zamanda dünyanın birikimini içeren, daha Türkiye içinden bir çözüm arayışı var bu metinde denilebilir. Bu yönüyle pozitif tarafları var ama elbetteki bu metinde silahların ne olacağı gibi daha netameli meseleler yok. O meseleler tahminimce bu gün Türkiye şartlarında konuşmak için uygun zemin olmadığından ötürü bu metne çok dahil olmamış görünüyor” diye konuştu.
“KATILIMCILAR OLUMLU BULDU”
Hemen hemen herkesin giriş için iyi bir metin olduğu konusunda hem fikir kaldığını ifade eden Ruhavioğlu, “Fakat bazıları da bunun giriş metni olduğunu, bunun genişletilmesi, ilerletilmesi gerektiğini söylediler. Dolayısıyla bu metnin sonrası konusunda bir farklılaşma oldu. Genel olarak belki şuna dikkat edilebilir. Aktörlerin, Davutoğlu’nun ve Gelecek Partisinin bu meseleye yaklaşımını reddetmek yerine, onu cesaretlendirmeye çalışan, eleştirileri de teşvik etmek odaklı bir dil kurduklarını hissettim. Davutoğlu’nun ve Gelecek Partisinin Kürt meselesinde kurduğu çerçeve bugünkü 6’lı masanın ortak yaklaşımının ötesinde olduğu denebilir. 6’lı masa aktörlerinden biri tarafından hazırlanması demek, 6’lı masayı da Kürt meselesi lehine, Kürt meselesinin çözümü lehine teşvik edici bir aktörün orada olması anlamına geliyor. Bunun önemini Davutoğlu’na katılımcılar söylediler. Kürt meselesinin çözümü konusunda 6’lı masayı daha cesaretlendirmek için herkese rol düştüğünü, bu çerçeveyi hazırlayan Davutoğlu’na da önemli roller ve görevler düştüğünü söylediler” dedi.
DAVUTOĞLU: YENİ BİR VİZYONA İHTİYAÇ VAR
Davutoğlu bugün Diyarbakır'daki programına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Akşam düzenlenen toplantının verimli geçtiğini ifade eden Davutoğlu, farklı kesimleri dinlediklerini, buna ilişkin notlar aldıklarını söyledi. Türkiye'nin her alanında yeni süreçlere ihtiyaç olduğunu ifade eden Davutoğlu, toplantı öncesi açıkladığı ve Kürt meselesi bağlamında 10 maddelik metne ilişkin konuştu: “Kürt meselesi Cumhuriyet tarihi boyunca en temel meselelerden biri olmuş ve çözüme kavuşturulamayan konular sebebi ile tektipleştirici, baskıcı yöntemler, güvenlikçi politikalar sebebiyle doğal insan hakları da dahil birçok konuda yaşanan zaaflar Türkiye'de büyük sıkıntılara sebebiyet vermiş. ‘Terör’ ‘Güvenlik’ konusunda ortaya çıkan gelişmeler de, 1990’lı yılların, 1980’li yılların kaybolmasına sebebiyet verdi. Yeni bir vizyonla bütün vatandaşlarımızı ortak ve eşit vatandaşlık ilkesi etrafında birleştiren bir yaklaşıma ihtiyaç var.”
TAHİR ELÇİ SORUSU
Davutoğlu ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin yönelttiği soruların neredeyse tümü Tahir Elçi cinayetine “Siyasi suikast” demesi, başbakanlığı dönemi olan 2015 7 Haziran-1 Kasım seçim dönemi ve döneme ilişkin “konuşursam insan içine çıkacak yüzleri kalmaz” sözlerinin kime ilişkin olduğuydu. İlk soru Tahir Elçi cinayeti ile ilgiliydi. Diyarbakır Barosu Davutoğlu’nun Elçi cinayeti için ‘Siyasi suikast’ demesi üzerine mahkemede tanık olarak dinlenmesini istemişti. “Mahkeme çağırırsa ifade verir misiniz?” sorusuna Davutoğlu, “Sadece rahmetli Tahir Elçi ile ilgili değil. Yasamadan yada kamuoyundan ne sorulmuşsa açık yüreklilikle cevap verdim. Bu konuda bir soru gelirse cevap veririm. Başbakanlıkta olduğum dönemde Tahir Elçi’ye yapılan bu alçakça saldırının aydınlatılması için ne gerekiyorsa yapılması yönünde talimatlar verdim. Büyük üzüntü duydum. Buradan bir kez daha lanetliyorum. Elimden ne geliyorsa yaparım. O zamanda talimatlar vermiştim. Zaten bir müddet sonra başbakanlıktan ayrıldım. Olayı takip etme şansım olmadı. Eğer devam etmiş olsaydım, sonuna kadar takipçisi olurdum” cevabını verdi.
PROVOKASYON UYARISI
Davutoğlu'nun 7 Haziran 2015’te yapılan seçimlerin ardından ülkede gerilimler yaşandığı, o atmosferde ülkenin seçime girdiği hatırlatıldı. Tekrar seçimlerin tartışıldığı bu dönemde benzer bir risk olup olmadığa sorusunda Davutoğlu şu cevabı verdi: “Olağan üstü şartlarda ülkeyi seçime götürme gibi risk, her zaman olabilecek bir risktir. Maalesef Cumhurbaşkanının, Bahçeli’nin tabi onların üçüncü ortağı olan Türkiye’deki bütün şaibeli işin arkasından çıkan Perinçek’in söylemlerine bakarsanız bunlar her an ülkedeki gerilimi tırmandıran tavırlar içine giriyorlar. Vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum. İktidardaki bu üçlü ortağın provokasyonlarına, tahriklerine kapılmadan ülkeyi seçime götürmemiz lazım. Bu üçlü ortağın kullandığı dil, kullandığı yöntem demokrasiye aykırıdır. Tehlikeli bir dildir. Kadınlara karşı küfür dili. Kendisi gibi düşünmeyenlere karşı ihanet dili, bu dil Türkiye'yi yanlış yöne götürür. Ama benim esas büyük risk olarak gördüğüm husus ise Türkiye’de üstü örtülmeye çalışılan ekonomik krizin derinleşmesi ve ciddi sosyal gerilimlere yol açacak şekilde halkın isyan halinde olması, kontrol edilemez noktaya gelmesi, bunun iktidar tarafından istismar edilerek bir olağanüstü durum varmış gibi bir tablo oluşturmasıdır. Bunun için Türkiye’nin en erken dönemde seçime gitmesi gerçek bir çözüm olacaktır. Yoksa bu halk bu zorluklar içinde kışı geçiremez.”