Çocuklarda sıklıkla rastlanılan virüs türlerinden biri olan rota virüsü hakkında konuşan Uzman Dr. Atilla Özvurmaz, bu virüsün bulaş riski ve şekillerini anlatırken ebeveynlerin dikkat etmesi gereken hususlara vurgu yaptı.
Ortalama 5 yaş altı çocuk gruplarında yüzde 64 oranlarında karşılaşılan rota virüsünün tanımı ve belirtilerini aktaran Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesi hekimlerinden Uzman Dr. Atilla Özvurmaz, bulaş riski ve bu riske karşı alınması gereken önlemler ile bu tür tanılar karşısında uygulanan tedavi süreci hakkında bilgi verdi.
Rota virüsünün çift sarmallı bir RNA virüsü olduğunu söyleyen Özvurmaz, "Tekerleğe benzemesinden dolayı Latince 'Rota' ismini almıştır. Endüstriyelleşmiş toplum ile gelişmiş ve az gelişmiş toplumlar arasında görülme sıklığında çok büyük bir farklılık tespit edilmemektedir. Rota, yüksek bulaştırıcılığa sahip bir virüstür. Dünyadaki tüm 5 yaş altındaki çocukların bir kez dahi temas ettiği tespit edilmektedir. Çocuk yaş grubu içerisinde 5 yaş altındakilerin yüzde 37 ve 64 oranında en sık rastladığı rota virüstür. Dünyada çocukluk yaş grubunda en sık ölüm nedenleri arasında 2'nci sırada yer almaktadır. Bu nedenle rota virüsü toplumda sık görülen bir hastalık grubu olarak yer almaktadır." dedi.
"İlk semptomu ateş ve kusmadır"
Her virüsün bir semptomu olduğu gibi rota virüsün hedef organının mide-bağırsak sistemi olduğunu belirten Özvurmaz, "Belirtileri, Daha önce yaşadığımız covid virüsünün hedef organı solunum sistemiydi. Rota virüsü, epiderma dokusunu yok ederek mukozaya ileri miktarda sıvı ile mineral salımına yol açmakta ve buna bağlı olarak da bazı belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler, virüs bulaşımından 2 gün sonra çıkıp ilk semptomu ateş ve kusmadır. Ateş ve kusmayı takiben bir hafta süren ishal ve sonrasında karın ağrısıdır. Karın ağrısı, mukozanın tahribine bağlı olarak bağırsak sistemi çok hareketlendiğinden bu çocuklarda karın ağrısına yol açmaktadır. Bu belirtiler bir hafta devam ederken sürecin diğer belirtisi sıvı kaybına bağlı olarak çocuklarda birtakım semptomlara yol açmaktadır." ifadelerini kullandı.
Özvurmaz, "Bu semptomlarda hastalık hafif, orta ve ağır olarak seyretmektedir. Hafif bulgularımız sıvı kaybına bağlı olarak çocuklarda ağız kuruluğu ve göz yaşsız ağlama, semptomlar ilerlerse apatiklik hatta hipogremiye bağlı şok tablosu bile gelişebilmektedir. Bu nedenle rota virüsünde aile ve hekim ilişkisinin çok yakın olması, hastalığın semptomlarının ilerlemesi durumunda acilen sağlık kuruluşlarına başvurmaları gerekmektedir." şeklinde konuştu.
"Ailelerinin dikkat etmesi gereken önemli nokta el hijyenidir"
Rota virüsünün, insandan insana bulaşan bir tür olduğunu söyleyen Özvurmaz, "Ondan dolayı bu virüse yakalananların ailelerinin çok dikkat etmesi gereken önemli nokta el hijyenidir. Sıkı temas yoluyla bulaştığından bu kişilerin özellikli olarak kontamine yüzeylere dokunduktan sonra ellerin ağız ve yüze dokunmaması, kontamine olan gıdaların alımından sonra bulaş oluşmasına ve anneler, çocuk alt bezini değiştirdikten sonra el hijyenine dikkat etmemesidir. Bundan dolayı özellikle tüm enfeksiyonlarda olduğu gibi annelerimizin çocukların altlarını değiştirdikten sonra ellerini sabunlu suyla yaklaşık 20 saniye yıkamaları gerekir." diye belirtti.
Bunun en güzel örneğini Covid döneminde gördüklerini hatırlatan özvurmaz, "Covid de hedef organ akciğerlerdi fakat el yoluyla bulaşma imkânı olduğundan ellerimizi yıkadık, maske taktık. Bu dönemde de hem rota virüsü hem çocukluk yaş grubundaki viral enfeksiyonlar hem de Covid dönemi önlemlerimizi alabileceğiz. Hastalarımızda bu dönemde rota virüsü ve gribal enfeksiyon az görüldüğü gibi hastanemizde yatış oranlarının azaldığını tespit ettik." dedi.
"Annelerin, çocuklara tuvalet eğitimi vermesi ve çocukluk yaş grubunda el yıkama alışkanlığını kazandırması lazım"
Bulaşın, çocuktaki semptom başlamadan 2 gün önce başlayıp belirtilerin bitiminden 10 gün sonrasına kadar devam ettiğinin altını çizen Özvurmaz, "Bu virüs dışkı yoluyla bulaşır. Dışkının temas ettiği yüzeyleri ve elleri yıkamamaktan kaynaklanır. Bu konuda annelere önemli görev düşmektedir. Annelerin, çocuklara tuvalet eğitimi vermesi ve çocukluk yaş grubunda el yıkama alışkanlığını kazandırması lazım. Burada anne sütü de çok önemlidir. Çünkü, Rota virüsü 2 yaş altı çocuklarda daha ağır seyretmekte iken bu çocukların 0-3 ay döneminde semptomların daha hafif seyrettiği görülmektedir. Bunun nedeni, özellikle anne sütüyle beslenen çocuklarda, bağışıklık dokularının çocukta doğal bir koruyuculuk sağladığı ve bu nedenle 3 ay altı çocukların rota virüsü semptomlarına göre daha iyi koruyucu olduğu tespit edilmiş." ifadelerini kullandı.
Özvurmaz, "Rota virüsü aşısı 1998 yılında ortaya çıkmış, Dünya Sağlık Örgütü 2009 ve 2013 yıllarından itibaren bunların ulusal aşı şemasına girmesini istemiştir. Bu virüsün aşısı ülkemizde 2 türlü olarak bulunmaktadır. Birincisi bir, ikincisi 5 valanlı aşıdır. Bunlar diğer virüslere karşı da koruyuculuk sağlamaktadır. Bunun diğer aşılardan farklı tek özelliği oral yolla alınmasıdır. Oral yolla alınması dışında diğer aşılar her dönem yapılabilirken bu aşının özelliği yapılma dönemidir." dedi.
Bu aşının ilk yapılması gerektiği haftanın 6 haftalık dönem olduğunu söyleyen Özvurmaz, "İlk dozu 6 haftalık dönemden sonra başlayıp 14 hafta 6 alt gündür. Yani çocuğumuz rota aşısı oluyorsa ilkini 6 hafta ile 14 hafta 6 alt günde yapmalıdır, onun dışında yapılamaz. Yapılan uygulamalarda rota virüsünün aşılarının çocuklarda bağırsakların iç içe girmesine neden olduğundan ilk dozunun 6 hafta ile 14 hafta 6 alt gün dönemde yapılması gerekir. 2'nci dozu ilk dozdan en az 4 hafta sonra yapmamız lazım. 2 aşımızın uygulama şekli 2 ve 4'üncü ayda, diğer aşımız ise 2, 4 ve 6'ıncı ayda yapılır. Bir hastamız ilk doz aşısını yapıp 2'nci dozunu kaçırması durumunda 2'nci aşının en uzun süresi olan 8'inci ayda aşılamayı tamamen bitirmesi gerekir." şeklinde konuştu.
"Diğer çocuklarla temasını engellemeliyiz"
Aşının koruyuculuğunun yapılan araştırmalara göre yüzde 74 olduğunu ve daha önemlisi aşı yapan kişilerin yüzde 95'inde hasta yatış oranı azaldığını dile getiren Özvurmaz, "Hasta canlı virüs aşısı olduğu için immün yetmezliği olan kişilere ve aşı yapan kişilerde aşıdan sonra önemli bir reaksiyon gözükmüşse 3, aşıya bağlı bağırsakların iç içe geçme söz konusu ise bunlara 2 veya 3'üncü doz aşısı yapılmaz. Aşının en önemli yan etkisi her aşılarda olduğu gibi ateşe bağlı yan etkilerdir. Aşı dışında rota virüsün aşı tanısı dışkıdan yapılan antijenik örneklere tanı konmaktadır. Acil tanı kiti ve eliza dediğimiz daha spesifik tanı koyma yöntemi vardır. Tanı koyduğumuz hastalara, özellikle hastanelerde yatan hastalara sıkı temas izolasyonu uygulamalı, eve gönderdiğimiz hastaların da diğer çocuklarla temasını engellemeliyiz." dedi.
Her virüsün spesifik bir tedavisi olmadığı gibi bu virüste de spesifik tedaviyle beraber antibiyotik kullanımının yeri olmadığının altını çizen Özvurmaz, "Çünkü antibiyotik verilen çocuklarda ishaldeki mankoz aleti yaralı bakterileri yok ettiği için ishal ve kusma sayısını sıklığı azaltmaktadır. En önemli tedavi sıvı replasman tedavisidir. Bu hastalarda su ve tuz kaybı olduğundan asıl tedavi kaybettiğimiz sıvıyı yerine koymaktır. Bunun için anne emziriyorsa daha sık emzirmesini sağlamak, besliyorsa daha az ve sık beslemeye yol açmalıdır. Diğer bir önemli nokta ise bu çocukların bağırsak mukozasında diğer elementlerin özellikle laktas intüleransta geçici olduğu için bu çocuklara çok şekerli gıdalar ve yoğurt dışındaki süt ürünleri tüketimini azaltmamız, özel bir diyet hazırlamamız gerekir. Hafif geçiren hasta, evde tedavi olabilirken orta ve ağır hastalarda hastanelerde yatırılmalıdır. Eğer bu çocuklar yeteri kadar sıvı ve mineral desteğini almazlarsa evde kötüleşebilirler. Özellikle evde çocuklara pirinç suyu, meyve çayları ve az yoğurtlu ayran önerilebilir." ifadelerini kullandı. (İLKHA)