Alerji normalde zararlı olmayan maddelere karşı vücudumuzun tehdit altındaymış gibi reaksiyon göstermesidir. Hafif ya da şiddetli olabilen bu reaksiyonlar yaşam kalitesini bozabilir. Son yıllarda alerjik hastalıklarda artış görüldüğüne dikkat çeken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Seha Akduman, başta bunun nedenleri olmak üzere alerjilerle ilgili merak edilen birçok noktaya değindi. İşte açıklamaları:
HER MEVSİMDE GÖRÜLEBİLİR
Alerjik reaksiyonlar, genellikle çevresel faktörlerle ilişkilendirilir ve bu faktörler mevsimsel olarak değişir. İklim kriziyle beraber mevsimsel değişiklikler gelişti. Mevsimsel değişikliklerle de polenlerin yükü, ağaçların ve polen gelişimi de değişti. Dolayısıyla alerji dönemlerinin de değiştiğini söyleyebiliriz. Bazı insanlar polen, mantar sporları veya küf gibi alerjenlere duyarlıdır ve bu tür alerjenlerin miktarı mevsimlere göre değişebilir. Öte yandan vakaların görüldüğü tarihler de değişti. Eskiden mart ayının başında yoğunluk artarken şimdi Nisan ayının başından Mayıs ayı sonuna kadar kaydı denilebilir. Ancak, alerji sadece belirli mevsimlerle sınırlı değildir. Özellikle iç mekan alerjenlerine karşı hassasiyeti varsa (örneğin, evcil hayvan tüyleri, toz akarları) belirtiler yıl boyunca sürebilir. Dolayısıyla, alerjik reaksiyonlar kişinin yaşadığı çevresel faktörlere, genetik yatkınlığa ve kişisel duyarlılığa bağlı olarak her mevsimde ortaya çıkabilir ve değişkenlik gösterebilir.
VAKA ARTIŞINDA COVID-19’UN ETKİSİ VAR MI?
Tüm dünyada ve ülkemizde alerji ve alerjiye bağlı solunum yolu hastalıklarının sayısında artış olduğu görülüyor. Bunda Covid-19, Covid sonrası dönem ve aşıların etkisi olduğu fikri öne sürülse de iklim değişikliği, sanayileşme, stres gibi tetikleyiciler, gıda katkı maddeleri, hava kirliliğinde artış, normalde alerjisi bulunan ve şimdiye kadar kliniği ortaya çıkmayan hastaların tetikleyicilere maruz kalması gibi birçok etkenin vaka sayılarında artışa neden olduğu söylenebilir. Solunum yolu alerjenlerinin sayısının arttığı söylenebilir. Akciğer hastalıklarıyla ilgili alerjiye bağlı olarak en sık gözlenen durumlar arasında astım, alerjik rinit (saman nezlesi) ve alerjik bronşit bulunur. Bunun yanında sigara kullanan alerji hastalarının KOAH’a yakalanma açısından daha yüksek riskte olduğu da bilinilir.
EN ÇOK KİMLER RİSK ALTINDA?
Ailesinde alerjisi olan bireyler yani genetik yatkınlığı olanlar, kimyasallara-zararlı partiküllere maruz kalınan riskli meslek gruplarında çalışanlar, aroma-boya-katkı ve koruyucu madde içeren gıdaları fazla tüketenler, elektronik sigara dahil tüm tütün ürünlerini kullananlar, hava kirliliğine maruz kalanlarda ve yoğun stresli bireylerde risk daha yüksektir.
HER YAŞTA ORTAYA ÇIKABİLİR
Çok kullanılan ilaçlar ve sanayileşmenin ve hijyen hipotezinin alerji vakalarını artırdığını düşünüyorum. Hijyenin hipotezi der ki, eğer vücut savaşacak bir bakteri ya da virüs bulamazsa ortada polen ya da zararı olmayan partiküllere karşı alerji geliştirebilir. Buna göre, hijyenik ortamda yaşayan insanların daha çok alerjisi olmasının sebeplerinden biri bu olabilir. Dolayısıyla bu hipotezin de etkisiyle ilerleyen yaşlarda da alerji görmeye başladık. Eskiden alerjiyi biz daha çok orta yaş grubu ya da genç yaşta grubunda görürken, artık toplumda çok daha ileri yaşlarda yeni ortaya çıkan alerjileri de görmeye başladık.
HANGİ BELİRTİLERE YOL AÇAR?
Alerjik bireylerde gözlerde sulanma, kaşınma, hapşırık, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı, öksürük ile uyku problemleri, nefes darlığı, nefes alırken tam nefesinin yetmediğinin hissi, göğüste baskı hissi ya da ciltte dermatit dediğimiz daha doğrusu alerjik reaksiyon belirteçleri alerji olabileceğine dair ipuçları verir.
ENFEKSİYON HASTALIKLARINDAN FARKI
Yaşanan sorunların alerji mi yoksa viral enfeksiyon mu olduğunu gösteren en önemli ayırıcı belirti ateştir. Alerji vakalarında ateş görülmez. Ayırt edici ikinci nokta da süresidir. Bir viral enfeksiyonun 7 ile 10 günden daha fazla sürmeyeceğini biliriz. Kişinin burun akıntısı, geniz akıntısı, hapşırık gibi ya da boğaz ağrısı gibi şikayetleri 10 günden daha fazla sürüyorsa artık buna bir viral enfeksiyon değil, alerjidir deme eğilimindeyiz.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Bugün ileri yaş dahil olmak üzere alerji standart birinci basamak tedavilerle hastaların yüzde 80’inde çok başarılı sonuçlara ulaşabiliyoruz. Hastanın durumuna göre basamak tedavisiyle de tedavilerini düzenleyebiliyoruz. Alerji semptomlarını hafifletmek için çeşitli ilaçlar da mevcut. Antihistaminikler, burun spreyleri, göz damlaları ve dekonjestanlar gibi ilaçlar semptomları kontrol altına almada etkili olmaktadır. Alerji semptomlarını azaltmada etkili bir tedavi seçeneği olan immünoterapi, vücudun alerjenlere karşı toleransını artırmayı amaçlar. Bu tedavi, düzenli aralıklarla küçük dozlarda alerjenlerin verilmesini içerir. Bunun yanında en önemli adımlardan biri de alerjik reaksiyonlara neden olan alerjenlerden kaçınmaktır. Örneğin, polen alerjisi olan biri, yüksek polen seviyelerinin olduğu dönemlerde dışarıda daha az zaman geçirmeli. Aynı şekilde çalışma ve yaşam alanlarında alerjenlerden mümkün olduğunca uzak durmak da fayda sağlar.
TEDAVİ EDİLMEZSE NE OLUR?
Alerji kişinin şikayetleri varsa mutlaka tedavi edilmeli. Çünkü alerji durumunda bir doku hasarı bir reaksiyon vardır. Aşırı reaksiyon nedeniyle bozulmuş bağışıklık sistemi başka enfeksiyonlar için risk oluşturur. İkincisi özellikle alerjik rinit ya da alerjik astım döneminde tedavisiz kalan hastalarda uyku kalitesinde bozulma, zatürreye yatkınlıkta artış, astım tedavisinde bozulma, atak geçirme gibi riskler de artar. Özellikle ileri yaş grubunda zaten bağışıklık sistemi daha zayıf olduğu için zatürre daha ağır geçebilir.