Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TİSK tarafından düzenlenen Ortak Paylaşım Forumu’nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) 60 yılı aşan tarihi boyunca ülkemizdeki işverenlerin temsilcisi olarak önemli bir görev icra ediyor. Konfederasyon kamu, işçi ve işverenden oluşan çalışma hayatımızın üç ana aktöründen biridir. Yerel ve uluslararası pek çok platformda işverenlerimizin hakkını, hukukunu ve menfaatlerini koruyan TİSK ülkemizde çalışma barışının temininde de kilit roller üstleniyor. Kamu hizmeti dahil ekonomi ve sanayinin çeşitli sektörlerinde faaliyet gösteren 21 üye işveren sendikası ile konfederasyonumuz ekonomimizin lokomotif yapıları arasında yer alıyor.
TİSK'e üye işverenlere kayıtlı işyerlerinde yaklaşık 2 milyon kardeşimiz çalışıyor, evine ekmek götürüyor. Konfederasyonumuzun temsil ettiği çalışanlar ve işletmeler ülkemizin milli gelirine 200 milyar dolar, ihracatına 100 milyar dolar katkı sunuyor. Sizlerin şahsında TİSK üyelerinin her birini yatırım yaparak, istihdam sağlayarak, üreterek, ihraç ederek Türkiye'nin kalkınma mücadelesine destek olan işverenlerimizin tamamını canı gönülden tebrik ediyorum. Yine bu vesileyle yaklaşık 256 milyar dolara ulaşarak rekor kırdığımız 2023 yılı ihracatımıza katkı veren TİSK mensuplarına teşekkürlerimi borç biliyorum.
Bölgemizde yaşanan sıcak çatışmalara, krizlere ve küresel ekonomideki artan belirsizliğe rağmen ihracatta kırdığımız bu tarihi rekoru çok kıymetli görüyoruz. Sizlerin de desteği ile Türkiye yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyüme hedefine emin adımlarla ilerliyor. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonumuzun asgari ücret müzakerelerinde de son derece yapıcı bir tavır sergiledi. Görüşmeler çalışmalarımızın ve işverenlerimizin ihtiyaçları çerçevesinde ülkemizin şartları dikkate alınarak rasyonel bir çerçevede yürütüldü. Yüzde 49 artışla 17 bin 2 lira olarak belirlenen 2024 yılı asgari ücretinin çalışanlarımızla birlikte tüm işverenlerimize de hayırlı olmasını diliyorum.
Yeni asgari ücretle çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüzü bir kez daha yerine getirmiş olduk. Biliyorsunuz 2022 yılında hem işverenimizin yükünü hafifletmek hem de işçimizin gelirini artırmak amacıyla asgari ücretten gelir ve damga vergilerini kaldırmıştır. Devlet olarak sigortalı başına verilen prim desteğini 500 liradan 700 liraya çıkartarak biz de elimizi taşın altına koyduğumuzu gösterdik. Elbette aslolan pastayı büyütmektir. Bizim amacımız da zaten budur. Türkiye ekonomisi büyüdükçe ortaya çıkacak katma değerden işçisi, işvereni, emeklisi, memuru, çiftçisi, esnafıyla 85 milyonun tamamı istifade edecektir. Türkiye'nin hem küresel riskleri başarıyla yönetecek hem de hedefleri doğrultusunda ilerleyecek kapasiteye sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. İnşallah işçi-işveren ve kamu olarak hep beraber omuz omuza verecek ülkemizi güçlendirme mücadelemizi mutlaka zafere ulaştıracağız.
Burada şu noktanın altını özellikle çizmek isterim. Bizim ilk ve öncelikli kriterimiz, Türkiye'ye ve mensubu olmaktan iftihar ettiğimiz aziz milletimize hizmettir. Türkiye için çalışan, Türkiye için hayal kuran, Türk ekonomisinin büyümesi, gelişmesi, küresel ölçekte hak ettiği seviyelere ulaşması için taş üstüne taş koyan herkesin başımızın üstünde yeri vardır. Bu ülkeden kazandığını kendisi ile birlikte bu milletin refahı, huzuru, esenliği için sarfeden her bir yatırımcımıza destek olmak asli görevimizdir. Bugüne kadar bu görevi hep layıkıyla yerine getirdik.
Artık 21 yılı geri bırakan iktidarlarımızın hiçbir döneminde sermaye ayrımcılığı, sermaye düşmanlığı yapmadık. Bugün bile acı ve utançla hatırlanan 28 Şubat dönemindeki sermayeyi renklere bölen anlayış başta olmak üzere ülkemiz ekonomisine zarar verecek hiçbir yaklaşımı kabul etmedik, etmeyeceğiz. Korkular ve hassasiyetler üzerinden yürütülen kampanyaların ülkemize hiçbir fayda sağlamadığını yine o dönemde beraberce tecrübe ettik. Biz milletimizin bünyesindeki hiçbir farklılığı ayrışma veya kamplaşma vesilesi olarak görmüyoruz. Tam tersine bu hakikatleri ülkemizin sosyal ve beşeri zenginliğinin nişaneleri olarak kabul ediyoruz. Türkiye'nin hangi kökenden, inançtan ve siyasi görüşten olursa olsun tüm vatandaşlarının katkısına ihtiyaç duyduğunu asla unutmuyoruz.
Ancak son dönemde milli bekamızın teminatı olan kardeşliğimize yönelik saldırıların özellikle yoğunlaştırıldığına şahit oluyoruz. Çok açık ve net söylüyorum bu saldırıların en önemli sebepleri Türkiye'nin kendi hak ve menfaatlerini korumak hususundaki kararlılığı ile Filistin davasındaki dik ve tavizsiz duruşudur. Çoğu çocuk ve kadın 23 bin masumun katledildiği Gazze mezaliminde ülkemiz Filistinli mazlumlardan yana çok net tavır almış, hakkı ve hakikati korkusuzca savunmaktan çekinmemiştir. İsrail yönetiminin vahşet politikasına karşı tüm dünyada giderek artan tepkilerin gerisinde ülkemizin yürekli duruşunun da payı vardır.
Aynı şekilde Milli İstihbarat Teşkilatımız yurt içinde ve sınırlarımız ötesinde Türkiye düşmanlarına ve aparatlarına karşı çok ağır darbeler indiriyor. Silahlı kuvvetlerimiz ve emniyet birimlerimiz şer güçlerin maşalığını yapan terör örgütlerine adeta nefes aldırmıyor. Tam bağımsız Türkiye ülkümüz sadece bir söylem olmaktan çıkıp Allah'a hamdolsun adım adım gerçeğe dönüşüyor. Eski Türkiye'ye alışık olanların bundan rahatsızlık duyması gayet tabiidir. Artık kullanım ömrü bitmiş küf kokan eski tartışmaları yeniden piyasaya sürme girişimleri asla masum değildir. Vatandaşlarımızı köken, inanç, hayat tarzı, kıyafet üzerinden ayrıştırmak isteyenlerin amacı en büyük gücümüz olan milli birlik ve beraberliğimizi dinamitlemektir. İç kalemizi çökertme teşebbüslerine kesinlikle izin vermeyeceğiz. Milletimizin arasına nifak duvarları örülmesine seyirci kalmayacağız. Ne ülkemize, ne milletimize, ne demokrasimize, ne ekonomimize faydası olan 28 Şubat döneminden çok iyi hatırladığımız bu zehirli, bu toksit ve son derece tehlikeli tartışmaları süratle geride bırakmamız gerekiyor.
Her kim sırf siyasi çıkarları uğruna bu zehirli tartışmalara odun taşıyor, kutuplaşmayı körüklüyor, toplumun sinir uçları ile pervasızca oynuyorsa biliniz ki milletimizin iyiliğini kesinlikle istemiyor demektir. Yürüttüğümüz mücadelenin zorluğu ve bölgemizin durumu ortada iken bizim bu tür yapay tartışmalara, sahte ve sanal gündemlere harcayacak inanın tek bir saniyemiz dahi olamaz. Şayet Türkiye Yüzyılı'nı inşa edeceksek bunu işçisi, işvereni, emeklisi, esnafı, genci, yaşlısı, kadını, erkeği, Türkü, Kürdü, Arabı, Sünnisi, Lazı ve Alevisi ile hep birlikte yapacağız. Ayrılıklar yerine ortak noktalara odaklanarak 85 milyon hep beraber Türkiye Yüzyılı için güçlerimizi birleştireceğiz. Bunu başardığımızda önümüze çıkabilecek hiçbir engel tanımıyorum.
Son 21 yılda başardıklarımız, gelecekte yapabileceklerimizin sadece birer başlangıcıdır. Çok daha büyük başarılar ülkemizi bekliyor. Yeter ki biz birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıkalım. Allah'ın izniyle gerisi çok rahat gelecektir. Forumumuzun da mottosunu teşkil eden birlikte mümkün Türkiye anlayışını ne kadar kökleştirebilirsek hedeflerimize o derece hızlı varırız. İş dünyamızın burada sergilediği birlik tablosunu bu bakımdan çok değerli bulduğumu ifade etmek istiyorum. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonumuzu güncel siyasi tartışmalara girmeden ama siyaset kurumu ile yakın mesai içinde olmaya da önem veren ilkeli duruşu için ayrıca tebrik ediyorum.
Teknolojide yaşanan değişim diğer alanlar gibi çalışma hayatını ve işverenleri de yakından ilgilendiriyor. Bilhassa dijitalleşme ve yeşil dönüşümü bir araya getiren ikiz dönüşüm çalışma hayatı başta olmak üzere iş gücünü sosyal paydaşları, ülkelerin küresel rekabetini ve dünya ekosistemini etkiliyor. TİSK'in riyasetinde oluşturulan ortak paylaşım forumu değişim sürecini ön alıcı ve kolektif bir anlayışla yürütmeye dönük anlamlı bir çabadır. Ülkemizin çıkarları doğrultusunda tüm kesimleri bir araya getirmeye matuf forumun özellikle çalışmalarınızı takdirle karşılıyorum. Çalışma hayatının Davos'u olarak kabul edilen forumun kamu, işçi ve işveren arasındaki anlayış birliğini artırarak çalışma hayatının geleceğine ışık tutacağına da inanıyorum.
Bu yıl 5'incisi düzenlenen ve artık geleneksel hale gelen ortak paylaşım forumunun temasının Cumhuriyetin 100. Yılında Çalışma Hayatı olarak belirlenmesi de son derece isabetli olmuştur. Geride bıraktığımız 2023 senesi için de cumhuriyetimizin 100. Yılını şanına, anlamına, önemine yakışır şekilde hep birlikte kutladık. Bu vesileyle birçok alanda geçmiş yüz yılın kapsamlı bir değerlendirmesini yaptık. Ayrıca gelecek döneme ilişkin yol haritalarımızı belirledik. Cumhuriyetimizin ikinci asrında inşallah Türkiye Yüzyılı hedefimize ulaşarak taçlandıracağız.
Kısa, orta ve uzun vadeli planlarla hedefimize adım adım yürüyoruz. Ekonomide önümüzdeki 5 yıla ait yol haritamızı 12. Kalkınma Planı Orta Vadeli Program ve 2024 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı ile şekillendirdik. Bunun yanında 12. Kalkınma Planı'nda ilk kez ülkemizin 2053 vizyonunu da detaylandırdık. Hem Orta Vadeli Program'ın hem de 12. Kalkınma Planı'nın hazırlık safhasında iş dünyamızla çok yakın istişarelerde bulunduk. İnşallah uygulama aşamasında da yine sizlerle istişare ve diyalog içinde olmayı sürdüreceğiz. Ekonomi yönetimini emanet ettiğimiz arkadaşlarımıza gereken desteği hep verdik, veriyoruz. Bugün de kendilerine ve politikalarına güvenimiz tamdır. Ekonomide alınan kararların tüm jeopolitik risklere ve belirsizliklere rağmen meyvelerini vermeye başladığını memnuniyetle görüyoruz. Son 6 aylık dönemde uluslararası sermaye girişi hızlandı. Rezervlerimiz güçlendi. Ani kur hareketleri azaldı, finansman koşulları iyileşti. Merkez Bankamızın toplam rezervi tarihinin en yüksek seviyesine çıkarak toplamda 145,5 milyar doları buldu.