Cumhurbaşkanı adayı olarak seçime hazırlanan Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaşamında çocukluktan itibaren çok çalışmak en dikkat çeken özelliklerinden biri olarak öne çıkıyor
Tunceli, eski adıyla Dersim, Türkiye'nin doğusunda yer alan yoksul bir il. 17 Aralık 1948'de bu kentin Nazimiye ilçesine bağlı Ballıca Köyü'nde Karabulut ailesinin ikiz erkek çocukları oldu. İlk doğan çocuğa Adil, ondan 10 dakika sonra doğan çocuğa ise Kemal adını verdiler.
Türkiye'nin ücra denebilecek bir köşesindeki köyde doğan Kemal'in gün gelecek Türkiye'de adı en bilinen siyasetçilerden biri olacağını muhtemelen o gün tapu memuru olan babası Kamer ile ev hanımı olan annesi Yemuş da tahmin edemezdi. Baba Kamer, o dönemin koşullarında Tunceli'de okumuş ve memur olmayı başarmış az sayıdaki insandan biriydi.
Babaları soyadlarını mahkeme kararıyla Kılıçdaroğlu yaptı
Köyde herkesin soyadının Karabulut olmasından sıkılan baba Kamer, kendi çekirdek ailesinin soyadını 1950'lerde mahkeme kararıyla "Kılıçdaroğlu" olarak değiştirdi. Kısıtlı maddi imkanlara sahip 7 çocuklu bir ailenin 4'üncü çocuğu Kemal Kılıçdaroğlu, babasının görevi nedeniyle yaşamının ilk yıllarını Van Erciş, Tunceli merkez, Bingöl Genç, Elazığ gibi farklı yerlerde geçirdi. Hakkında yazılan kitaplar ve açık kaynaklardaki bilgilere göre Kemal Kılıçdaroğlu, daha çocukluktan itibaren çalışkan bir öğrenciydi. Bu çalışkanlığı ona Elazığ Ticaret Lisesi'ni 1967'de birincilikle bitirip, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ekonomi Maliye Bölümü'nü kazanmasını sağladı.
Devlet Bahçeli'yle okul arkadaşıydı
Öğrencilik yıllarında o günlerde okullarda yaygın olan siyasi protestolara da katıldı ancak hiçbir zaman uç fraksiyonlara kaymadı. Öğrencilik yıllarında okul arkadaşlarından biri de sonradan siyasi rakibi olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ydi. Bahçeli, okuldaki ülkücülerin lideri konumundaydı.
Saldırıya uğradı ama kin tutmadı
Her ne kadar uç bir noktada olmasa da bir gün okul çıkışında karşıt görüşlü ülkücü bir grup tarafından kısa süreli alıkonarak, darp edildi. Bu olaydan dolayı asla husumet duymadı. Sonradan kendisini kaçıran gruba liderlik eden kişiyle bir araya bile geldi.
SGK Genel Müdürlüğü'ne kadar yükseldi
1971 yılında üniversiteden mezun oldu. Girdiği hesap uzman yardımcılığı sınavının ardından Maliye Bakanlığı'nda göreve başlayarak hesap uzmanı olarak meslek hayatına adım attı. Farklı birimlerde ve unvanlarda görev yaptıktan sonra 1992 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu (SGK) Genel Müdürlüğü'ne kadar yükseldi. 1996 yılında Refah Partili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik tarafından görevden alınsa bile yürüttüğü hukuki mücadele sonunda ancak Temmuz 1997'de görevine dönebildi ve kendi isteğiyle emekli olacağı 1999 yılına kadar bu görevini sürdürdü.
Rakipleri SGK yöneticiliğini dillerine doladılar
SGK Genel Müdürlüğü, sonraki yıllardaki siyaset yaşamında rakiplerince sürekli gündeme getirildi ve Kılıçdaroğlu'nun kurumu zarar ettirdiği iddia edildi. O ise oluşan zararın kendi yönetiminden değil o günlerde 38 yaşında dahi emekli olma imkanı veren sosyal güvenlik politikasından kaynaklandığını, bunun da iktidar tarafından alınan bir karar olduğunu söyledi.
Yolsuzluk raporuyla Baykal'ın dikkatini çekti
Emekli olduktan sonra Hacettepe Üniversitesi Aktüerya Bilimleri Bölümü'nde bir süre ders verdi. Kimi STK'larda görev aldı. Siyasete ilk olarak DSP'den atılmak istese bile milletvekili olma talebi Bülent Ecevit tarafından uygun görülmedi. Ancak hazırladığı bir yolsuzluk raporuyla dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın dikkatini çekti. Bu durum ona hem CHP'nin hem de 2002 seçimlerinde milletvekilliğinin yolunu açtı. Çalışkanlığını milletvekilliği sürecinde de yürüttü. Bu onun 2007 seçimlerinde de milletvekili gösterilmesini sağladı. Bu seçimlerden sonra CHP'nin TBMM'deki üç grup başkanvekilinden biri yapılması görünürlüğünü artırdı. Hesap uzmanlığından gelen deneyimi ve uzun yıllar kamuda görev yapmanın sağladığı ilişki ağıyla peş peşe açıkladığı yolsuzluk iddiası içeren dosyalarla halk arasında da tanınmaya başladı. Açıklamalarının sadece iddialardan ibaret olmaması, belgeler sunması, bunları halkın anlayabileceği dilde açıklaması dikkat çekti.
Suçladığı kişilerle katıldığı canlı yayınlar ününü artırdı
Hedefinde ilk olarak Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya Milletvekili Şaban Dişli vardı. Silivri'de bir arsanın imar durumunu değiştirme karşılığında 1 milyon dolarlık iş takibi ücreti talep etmekle suçladığı Dişli, bir süre sonra partisindeki görevlerinden ayrıldı. Almanya'da görülen Deniz Feneri Davası'nın Türkiye ayağına ilişkin bazı belgeler açıkladı.
AK Parti'nin o günlerdeki etkili isimlerinden Dengir Mir Mehmet Fırat'ın ortağı olduğu Menas adlı şirketin ürünlerini yurtdışına götüren tırda 89 kilogram eroin yakalandığını ve firmanın hayali ihracat yaptığını öne sürdü. Bu iddialarına dair Uğur Dündar tarafından yönetilen tartışmada Dengir Mir Mehmet Fırat ile canlı yayında karşı karşıya geldi. Fırat, bir süre sonra sağlık durumunu gerekçe göstererek 8 Kasım 2008 tarihinde istifa etti. Canlı yayında düelloya girdiği isimlerden biri de polemiklerdeki başarısıyla ünlü Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek oldu.
17 Aralık 2008 tarihinde yine Uğur Dündar'ın moderatörlüğünde Gökçek'le karşılaştı. Gökçek'i doğalgaz sayaçlarını fahiş fiyatla satmakla suçladı. İstanbul'a belediye başkan adayı oldu, oyu artırdı ama kazanamadı. Milyonlarca insanın izlediği bu canlı yayını da hanesine başarı olarak ekledi.
Popülaritesi sürekli attı. Partisi bundan faydalanmak istedi ve 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne başkan adayı yaptı. Seçimi yüzde 36,80'lik oy oranıyla ikinci sırada bitirdi. 2004 yerel seçimlerine göre partisinin oyunu yüzde 10 oranında artırmasından dolayı imajına olumlu yansıdı.
Baykal'ın kaset skandalıyla gitmesinin ardından başkan oldu
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bir kaset skandalının ardından istifa etmesiyle tek aday olarak girdiği 22 Mayıs 2010 tarihinde yapılan 33. Olağan CHP Kurultayı'nda neredeyse oyların tamamını alarak CHP'nin 7. genel başkanı oldu. Bu süreçte tartışılan, kendi tabanından tepki çeken adımlar atmaktan da çekinmedi.
2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP ile birlikte eski İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nu destekledi.
İhsanoğlu seçimi kazanamasa bile çok eleştirilen Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamalarda aldığı kararın hep arkasında durdu.
Ulusalcıların tepkisini çekti, İnce'ye rakip oldu
İhsanoğlu kararı, partideki "ulusalcı" kesimle karşı karşıya gelmesine neden oldu. CHP Milletvekilleri Emine Ülker Tarhan, Birgül Ayman Güler, Süheyl Batum, Dilek Akagün Yılmaz, Nur Serter ve İsa Gök de cumhurbaşkanlığı seçimindeki başarısızlıktan dolayı olağanüstü kongre istedi. Bunun üzerine olağanüstü kongre kararı alındı. 5-6 Eylül 2014 tarihlerinde 18. Olağanüstü Kurultayı'nda ilk defa eski CHP Grup Başkanvekili ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce'yle yarıştı ve 740 oyla bir kez daha genel başkan seçildi.
Kimi zaman kavgacılıkla, kimi zaman pasiflikle suçlandı
Başkanlığı süresince iktidara karşı çeşitli propaganda yöntemleri denedi. Kimi zaman sert bir muhalefet yürüttü, yolsuzluk iddiaları içeren dosyalar açıkladı. Bu nedenle rakiplerince "kavgacı" olmakla suçlandı. Kimi zaman ise gerilimin, kutuplaşmanın Erdoğan'a yaradığını öne sürdü. Muhalif çevrelerce bu defa da "pasif" olarak tanımlanmasına neden olan bir siyaset izledi. Haziran 2015 Türkiye genel seçimlerinde Erdoğan'la polemikten çok daha çok ekonomik vaatlere ağırlık verdi. 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimde partisinin oyları bir puan kadar düştü. Bunda bir kısım oyun HDP'ye kayması da etkili oldu.
Koalisyon seçeneklerini zorladı
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) çoğunluğu kaybeden AK Parti'ye karşı önce CHP-MHP'nin kuracağı HDP'nin dışardan destek vereceği koalisyon seçeneklerini zorladı. Bahçeli'nin HDP destekli bir çözüme yanaşmaması nedeniyle hükümet kurulamadı. 1 Kasım 2015'te yapılan seçimlerde AK Parti tekrar tek başına iktidara geldi.
Millet İttifakı'nın temellerini 2017 referandumuyla attı
2017'deki anayasa değişikliği referandumunda bugünkü Millet İttifakı'nın ilk temelleri atıldı. Kılıçdaroğlu, farklı partilerde olan ancak hayır diyen çevrelerle bağlantı kurdu. Referandumdan az farkla "evet" çıktı. Bu durum Kılıçdaroğlu'na farklı kesimlerle uzlaşma taktiğinin işe yarayabileceğini gösterdi. Bunun üzerine CHP Genel Başkanı, bu yöndeki çalışmalarını artırdı.
Ankara'dan İstanbul'a yürüyerek en büyük sivil eylemlerden birini yaptı
Enis Berberoğlu'nun MİT tırları soruşturması kapsamında tutuklanması nedeniyle Türkiye'nin en büyük demokratik eylemlerinden biri olan Ankara'dan İstanbul'a "Adalet Yürüyüşü" gerçekleştirdi. MHP'den ayrılan milletvekillerinin kurduğu İYİ Parti'nin grup kurarak seçime girebilmesi için 15 CHP milletvekilinin bu partiye geçişine ön ayak oldu. 2018 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde parti içerisindeki en önemli rakibi Muharrem İnce'yi aday gösterdi. Seçimi kaybeden İnce ile bir kez daha parti kongresinde rakip olarak yarıştı ve delegelerin desteği ile seçimi kazandı.
Uzlaşma çabaları 2019'da sonuç verdi, büyükşehirleri kazandı
İYİ Parti ile kurduğu açık, HDP ile yürüttüğü dolaylı işbirliği 2019 yılında meyvesini verdi.
Başta İstanbul, Ankara olmak üzere birçok büyükşehir belediyesi yerel seçimlerde Millet İttifakı tarafından kazanıldı. Kimi zaman başarı, kimi zaman başarısızlıklarla geçen bir siyasi yaşamın içinden gelen Kılıçdaroğlu şimdi de ilk defa cumhurbaşkanı adayı olarak seçime hazırlanıyor.