Sur’daki tescilli tarihi yapıların bodrumlarını su bastı. Mimarlar Odası Eşbaşkanı Ferit Kahraman, altyapının tahrip edilmesinden kaynaklı oluşan birikintilerin yapılara zarar vereceğini söyledi
Diyarbakır'ın tarihi Sur ilçesinde 2015 yılında ilan edilen sokağa çıkma yasağı sonrası 334'ü tescilli olmak üzere 3 bin 569 yapı acele kamulaştırma kapsamına alındı. İlçede yapılan çalışmalar kapsamında restorasyonu gerçekleştirilen bazı tarihi yapının bodrum katını ise su bastı. Mezopotamya Ajans’ın haberine göre Diyarbakır Mimarlar Odası Eşbaşkanı Ferih Kahraman, biriken suların yapılara zarar vereceği uyarısında bulundu. Kahraman, tescilli yapıların zemininde mekanlar bulunduğunu ve buraların birçoğunun zarar gördüğüne işaret ederek, "Ne yazık ki restorasyonları sürdürülen tescilli yapılar, tescilli parsellerde yeniden inşa edilen yapılar veya bazalt kaplamalı betonarme yapıların bodrum katlarının sular altında kaldığını görmekteyiz. Bu hem mekanın asıl işlev amacını yok edecek hem de yapıya zarar verecektir” dedi.
“Altyapı tahrip edildi”
“Yapılara zarar veriyor”
Duruma müdahale edilmediğine dikkati çeken Kahraman, bunun olumsuz sonuçlara neden olabileceğini vurguladı. Kahraman, şunları söyledi:
“Elbette alanlarda iş makinalarıyla yapılan yanlış, kontrolsüz ve özensiz uygulamalar, toprak altındaki tarihi kalıntıları tahrip etmiş, birçok izi yok etmiş ve beraberinde zemin yapısını da değiştirmiştir. Şu an ciddi bir sorun olarak ortada duran ve çözümüne dair hiçbir adım atılmayan bu atık sular ve zemin suyu problemleri yapılara da zarar vermektedir. Nitekim bodrum katlardaki mekanların kullanılmamasıyla beraber sürekli nem ve rutubet bağlayıcı harçlara zarar vermekte ve yapının sağlamlığını olumsuz etkilemektedir. Duvarlarda yosunlaşma, derz dökülmeleri ve rutubet kokusu mekandaki sağlıklı yaşam şartlarını ortadan kaldıracaktır.”
‘Tahribatları görmezden mümkün değil’
“Bu çok önemli sorunun nasıl çözüleceğini merak ediyoruz ve yetkililerden yanıt bekliyoruz. Yapılan tahribatları görmezden gelmek elbette mümkün değil ve yok ettikleri hiçbir değeri geri kazandıramazlar. Ancak altyapı sorununun çözümü için yeniden alana iş makineleriyle girdiklerinde, elde kalan birkaç miras öğesi de yok olup gidecektir. Öncelikle bir daha buna izin vermemek ve var olanları korumamız gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Suriçi Kentsel Sit alanındaki tüm çalışmaların katılımcı süreçlerle ilerlemesinin daha değerli olacağı da bir kez daha görülmektedir.”