Diyarbakır'da buluşan kadın yönetmenlerden Güliz Sağlam, sinema sektöründe kadınları görmezden gelen anlayışa karşı kendi tarihlerini yeniden yazacaklarını vurguladı
Rosa Kadın Derneği, Ovni Barselona ve Streemthings şirketi ortaklığında hazırlanan ve Eurimages tarafından desteklenen “Mor Meridyenler” projesi kapsamında, çok sayıda kadın yönetmen 15-16 Ocak tarihlerinde Diyarbakır’da bir araya geldi. 18 film gösteriminin yapıldığı etkinlikte, kadınların sinemadaki temsiliyeti ve yaşadıkları sorunlar tartışıldı. Etkinliğe katılan yönetmenlerden Güliz Sağlam, "Mor Meridyenler" projesi ile sinemada kadınların örgütlülüğü ve dayanışmasına dair Mezopotamya Ajans’ın sorularını yanıtladı.
Patriarkal sistem
Kadın yönetmenlerin "Mor Meridyenler" projesi kapsamında örgütlendiğini belirten Sağlam, “Mor Meridyenler oluşumu bir ağ aslında. Farklı ülkelerden kadın sinemacıların bir araya geldiği bir oluşum. Patriarkal kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bir kadın olarak bu sistem içerisinde mücadele veriyoruz. Ben de bir özne ve kadın olarak bu sistemin değişmesi için, daha eşitlikçi, cinsiyetçi olmayan, antimilitarist bir sistemde yaşayabilmek için mücadele veriyorum. Farklı türlerde ürün veren, emek veren sinemacılar olarak bir araya gelip, patriarkal kapitalist sistemden kaynaklanan sorunlara ve cinsiyetçi iş bölümüne karşılık bir platformda birleştik. Mücadelemizin ilk adımlarını da atıyoruz" diye konuştu.
Sinemada sektöründeki şiddet
Sinema sektöründe kadınların başta şiddet olmak üzere birçok sorun yaşadığını aktaran Sağlam, “Uğradığımız ayrımcılık, pek çok alanda olduğu gibi sinemada da kendini gösteriyor. Cinsel taciz ve şiddet çok var. Bunun tanımını yapmak, bizden kaynaklanmadığını aktarmak istiyoruz. Sinema emekçisi kadınlar olarak kadına yönelik erkek şiddetinin erkek egemen sistemle alakalı olduğunu ve ‘hayır’ deyip sesimizi çıkarabileceğimizi göstermeyi hedefliyoruz” diye belirtti. Sağlam, kadınların sinema sektörünün oluştuğu ilk dönemlerde üretim içerisinde yer aldığını belirterek, "Ancak bu üretim görünür değil. Dikkat ederseniz kitaplarda, dersliklerde hep erkek yönetmenlerden bahsedilir. Kadınlar biraz görmezden gelinir. İşte o yüzden diyoruz; Kendi tarihimizi kendimiz tekrar yazacağız. Çünkü kadınlar her zaman vardı" diye kaydetti.
Kadınların mücadelesi
Sağlam, kapitalist sistemde her şeyin tek tipleştirildiğini ve bunun bariz örneklerinin de sinemada kendisini gösterdiğini ifade etti. Sağlam, “Popüler kültür ürünlerinde tek boyutlu kadın karakterler var. Televizyondaki 3-5 şey bir şeyi temsil etmiyor. Daha geniş perspektiften bakmalıyız. Toplumsal olarak büyük bir değişim ve dönüşüm içerisindeyiz. Kadınlar seslerini çıkartıyorlar, mücadele veriyorlar. Her kadın durduğu yerden mücadele veriyor. Kendimizin farkına varıp, ‘ben özneyim kararlarımı kendim alırım’ dediğimiz noktada zaten mücadele etmeye başlıyoruz bir şekilde. İktidar ne kadar bizi baskılamaya çalışsa da bir yere kapatmaya çalışsa da bunun geri dönüşü yok. Bu değişim ve dönüşüm muhakkak sinemaya da yansıyacak. Baktığımızda daha çok kadın yönetmen var. Daha gerçek, güzel ve kadınları ilgilendiren hikayeler ele alınıyor. Kadın karakterler de değişip dönüşüyor” ifadelerini kullandı.
Kadın bakış açısı
Yaşanılan sorunların aşılmasında kadın örgütlenmesinin önemine vurgu yapan Sağlam, şöyle devam etti: "Bir araya gelmek ve daha örgütlü bir mücadele hem sekter hem de sektör dışında çok önemli. Çünkü biz kadınlar hayatı örgütlüyoruz. Bu örgütlülüğümüz ve dayanışmamız, yaptığımız eserlere yansıyor. Bu bir süreç, bitmeyen ve birbirimizden güç aldığımız bir süreç. Giderek de sayımız ve üretim araçlarına ulaşımımız artıyor. Sadece sayısal olarak da değil, karar verici mekanizmalarda da olmamız önemli. Kendi bakış açımızı istediğimiz şekilde yansıtabilmemiz de önemli. Özneleşme süreci bu şekilde olacak ve bu da tabi ki feminist hareketin katkısıyla gerçekleşecek. Birbirimizden güç alıyoruz. Bu güç diğer sektörlere de yansıyor. Bu cinsiyetçi iş bölümü çok hızlı bir şekilde kırılıyor."